TEK KİŞİLİK ÜMMET!.
“Kesinlikle (= muhakkak) İbrâhim, hanîf olarak Allah’a yönelen (tek kişilik) bir ümmetti; müşriklerden değildi.” =
اِنَّ اِبْرٰه۪يمَ كَانَ اُمَّةً قَانِتاً لِلّٰهِ حَن۪يفاًۜ وَلَمْ يَكُ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۙ
(16/120.)
(Hanîf, Tevhîd’i bozmayan, sağlam duran, yamulmayan. Kanît, Allah’ın emirlerine tam mûtî/itaatli. Ümmet, topluluk, cemaat.)
Tek kişilik ümmet de olur muymuş?!.
Olurmuş.
Kimse, Allah’ın emirlerine tam mûtî/itaatli (= teslim) olmasa da kişi = bir tek kişi bile, İbrâhim gibi olursa “kocamam bir ümmet” olabilirmiş!.
İbrâhim nasıl biriydi?!.
Kânit ve Hanîf.
Tevhîd’i bozmadı, Tevhîd söz konusu olunca sağlam durdu, yamulmadı; Allah’ın emirlerine tam itaatten ve tam teslimiyetten aslâ geri durmadı; hiç müşrik olmadı.
“Allah’ın verdiği nimetlere hep şükretti. Allah da Onu seçti ve doğru yola iletti.” (16/121.)
“Ona dünyada iyilikler verdi. O, âhirette de Sâlihlerden.” (16/122.)
“Sonra da Sana : ‘Hanif olarak İbrahim'in milletine uy, O müşriklerden değildi.’ diye vahyettik.” (16/123.)
...
Bizim kaygımız (= derdimiz) ne?!.
“İbrâhim gibi”! olmayı denemeden bir ümmet (= toplum, cemaat) oluşturmak. Bu şekilde oluşturduğumuz ümmetin (= toplumun, cemaatin) ömrü çook kısa oluyor; o ümmeti (= toplumu, cemaati) oluşturan insanlar, çook kısa bir zamanda birbirine düşüyor.
Yanlışın nerden kaynaklandığını fark ettiniz mi?!. Edemediyseniz, Hz. Ebû Bekir (r.anh.)’ın şu sözü size yardımcı olabilir. “Ya Rabbi bedenimi o kadar büyüt ki cehennemde kimseye yer kalmasın!.” Bu, her insanın sorumluluğunu (= yükünü) alma, değil de ne?!. Ama biz, başkalarının sorumluluğunu almaktan kaçınıyor, bahaneyi başkasında bulmaktan kaçınmıyoruz.
Başkalarının sorumluluğunu (= yükünü) almak, tek kişilik ümmet olmaktır. Biliyorum, bu çook zordur, ama bu zorluk, Rab, bizdeki samîmîyeti (= hasbîliği) gördüğünde, O’nun yardımı ile aşılabilecek bir zorluktur. (Hasbî, hesapsız = karşılıksız iş yapan; hesap yapmayan, maddî bir karşılık beklemeyen. Buradaki hesapsızlık, aslâ ölçüsüzlük değil; Allah’a tam teslimiyet, tam güven = tevekkül.)
Bizler, kendimiz “olmadan”, bir ümmet (= cemaat) oldurmaya (= oluşturmaya) çalışıyoruz.
Bozuk (= çürük, kalitesiz) malzemelerle sağlam yapı yapılmaz; yapılsa bile en küçük bir sallantıda (= sarsıntıda) yıkılır.
Hz. İbrâhim (a.s.)’ın ümmeti (= Milleti = Millet-e İbrâhim = Tevhîd), yaklaşık 4500-5000 yıldır atakta. Hz. Muhammed (a.s.)’ın Ümmeti = Milleti de Onun Ümmetinin = Milletinin devamı. Bu demektir ki, Hz. İbrâhim (a.s.)’ın Ümmeti (= Milleti = Millet-e İbrâhim = Tevhîd) kıyamete kadar yaşayacak.
O, tek kişilik bir ümmetti. Tek kişilik ümmet, bizimki gibi değil, böyle olur/muş!. Bizdeki malzeme, çürük, kalitesiz; bu yüzden, dayanıksız.
Yorumlar
Yorum Gönder