İLKBAHAR
İlkbahar geldi; toprak uyandı; topraktan olan insan, hâlâ uyuyor!. (= Toprak, her yıl uyanıyor; insan, bir ömür uyuyor!.)
Mevsim döngüsü denen bir gerçek var. İlkbahar, uyanışı; yaz, olgunlanışı (= olgunluğu); sonbahar, soluşu; kış, ölüşü (= ölümü) temsil ediyor. Bu döngü (= süre), her yıl tekrarlanıyor. Bu döngüyü fizîken, insan hayatına transfer ettiğimizde, 30-35 yaşa kadar ilkbahar; 50-60 yaşa kadar yaz; 70-80 sonbahar; 80 sonrası kış.
Topraktaki bu döngü/dönüşüm = canlanış (= doğum) ve ölüş (= ölüm), her yıl aynı şekilde mi tekrar ediyor?!. Her yıl bu toprak, aynı ürünleri mi veriyor; ondaki tohum, her yıl aynı tohum mu?!.
Açık sistem yaklaşımına göre, her yıl toprağın girdileri (= Güneş ve su) değişiyor. Güneş ve su, toprakta “belli bir değişime, dönüşüme” yol açıyor ama onun verdiği ürünlerde (= ekinde, otta, meyve-sebzede) türsel bir değişim yaşanmıyor. Dışarıdan müdahaleler, ürünlerin (= ekinin, otun, meyve-sebzenin) yapısında belli bir değişikliğe yol açıyor. = GDO = Genetiği (doğal yapısı) Değiştirilmiş Organizmalar (hormonlu gıdalar). Bunlar, insanın genetiğini (doğal yapısını) da bozuyor; büyük oranda hastalıklar buradan doğuyor.
Tohumun Arapçası, habbe; muhabbet de aynı kök. Her yıl yenilenen tohumlarda “ilâhî muhabbet” var. Bu muhabbet, insanı ana rahminde beslediği gibi, o tohumu da toprağın rahminde Güneş ve su ile besliyor. Her insan teki “aynı” olmadığı gibi, her yıl yediğimiz her meyve-sebze, ekin-ekmek de “aynı” değil!.
İnsanın, insana müdahalesi gibi, insan (= bilim), toprağa (doğaya) da müdahale ediyor. İnsanın kirlendiği gibi, toprak da, doğa da kirleniyor. Modern bilim, önce doğayı anlamayı hedeflemişti; şimdi de değiştirmeyi hedefliyor. Ama, her şeye rağmen, insanın (= bilimin) doğal düzeni toptan değiştirmeye gücü yetmeyecek; bu bilim (= insanoğlu), böyle giderse, kendi sonunu getirecek. = Kıyamet. Bir ân önce, doğa ile çatışan bilim anlayışından vazgeçilmeli, fıtrata (= doğal yaşama) dönülmeli.
Hava, su, toprak kirlendi, sadece ateş temiz kaldı; böyle giderse, bu anlayışta ısrar edersek, bu ateş (= cehennem) hepimizi temizleyecek!.
...
Her yıl toprağın yenilenmesi gibi, insanoğlu da “belli bir zaman”! sonra yenileniyor = yenilenecek; ama insanın yenilenmesi, kendi eliyle = kendi iradesiyle olacak. İnsan da benzer bir döngüye tâbî. İnsan da yeni hayatında değişecek, ektiğini biçecek; o, o zaman, ya kanlı-irinli (= iğrenç) sulardan (14/16.); ya da kâfurlu (76/5.), zencefil karışımlı (76/17.), kendisi için özel olarak mühürlenmiş (= hazırlanmış) saf, temiz ve leziz (83/25.) sulardan (= içeceklerden) içecek; hem de sürekli!. Oranın meyveleri de bi değişik!; içlerinde, insanın karnında erimiş maden gibi kaynayan, günahkârlara has bir yemek olan zakkum da var (44/43-45.), canın/ın çektiği, gözlerin/in hoşlandığı her türlü temiz nimet de. (43/71.)
Yorumlar
Yorum Gönder