NEREYE KADAR?!.
Bu sorunun normal formu, ‘... nereye kadar?!.’
Bu soru, genelde bir memnuniyetsizlik, bıkkınlık sorusudur. Sorudaki üç nokta yerine biir sürü kelime gelebilir; ben en genelinden başlayayım.
1. Bu hayat nereye kadar = nerede son bulacak?!.
2. Bu gidiş/ât nereye kadar = nerede son bulacak?!.
3. Bu çile (= bu ceza, bu ızdırap) nereye kadar = nerede, ne zaman son bulacak?!.
4. Bu zarar eden iş = alış-veriş nereye kadar = nerede son bulacak?!.
5. Bu iktidar nereye kadar = ne zaman gidecek, ne zaman yenisi gelecek?!.
Hepsinin nihaî = son cevabı, ölüm (mü?!); her şey ölümle son bulacak; her yaşayan, her yaşanan ölüme kadar yaşanacak. (mı?!)
İlâ nihâye (= sonsuza kadar) diye bişey yok mu?!.
İlâ (= الى), Arapçada yön ve yöneliş bildiren, e kadar, e doğru anlamındaki bir harf-i cer. Nihâye’nin aslı nihâyet = Son. İlâ nihâye : Sona, aslında Sonsuza = sonsuzluğa kadar demek. İlâ’nın sonundaki ye (= ى)’yi at, bir he (= ه) koy; ne oldu?!. İlâh (= اله). Son harf, tek başına hem he hem Hû diye okunabilir. Son = Sonsuzluk nereye kadar sorusunu kısaca ilâ (= الى)’ya indirgersek, cevap : Hû’ya kadar olur.
Çünkü Hû, Sonsuzdur.
Bütün dertler ve sevinçler (= acılar ve hazlar) O’nda çözüme (sona, sonuca) kavuşacaktır. O, bizim buradaki yaşantımıza bakarak : sen, sürekli acıya; sen, sürekli hazza; sen de şöyle-böyle bir hayata mahkûmsun!, diyecek; biz de ilâ nihâye = sonsuza kadar o hâl üzre yaşayacağız.
...
Ecel = Ölüm
Ecelin = ölümün ne zaman ve nerede geleceğini bilmiyoruz; her zaman (= her ân) ve her yerde gelebilir. Öyleyse, ecel = ölüm, hayatın her ânına, her yerine yayılmış durumda!. Harekete geçmesi, ân meselesi!. Ama, insan, hiç ölmeyecekmiş, (= ölümü unutmuş, dünyaya kazık çakmış) gibi (= ehlede ile-l ard, 7/176) yaşıyor; ölüm gelince, çook şaşıracak, şok olacak!.
Yorumlar
Yorum Gönder