DÎNÎ BİLGİNİN SORGULANMASI
İnsan, duyu, duygu (= kalp) ve akıl varlığıdır.
Din, insan içindir.
Din insan içinse, dinde de duyu, duygu ve akıl vardır.
İnsandaki duygu, inançla; duyu ve akıl, bilgi ile ilişkilidir.
Duyu ve akıl ile bilim yapılır; duygu (= kalp) ile inanılır.
“Aklı olmayanın dini yoktur.” (Hadis. Câmi-us Sağîr. 6159.)
Duyularımız değişkendir. (Su içindeki kaşığın kırık gibi görünmesi.) Aklımız, fizik (= fenomenal, şuhûdî) dünyada iş görür; metafizik (= nümenal, gaybî) dünyaya uzanamaz.
Duyularımız ve aklımız, daha çok, buradaki (= bu dünyadaki) yaşamımızı düzenlerler; “kesin karar” vermemize yetmezler; çünkü “varlığın tümünü” kuşatamaz-bilemezler, varlıkta bir düzenleyici olduğuna dair bir kanaate varamazlar; bu yüzden de “rahat ve huzur yüzü” göremezler.
İnsanı rahata (= emniyete, emne, imana, huzura) götüren inançtır. İnançla tanışan insan, artık sorgulamayı bırakır. Çünkü, sorgulamada şüphe (= endişe, korku) vardır; iman = inanç, şüphe (= endişe, korku) barındırmaz.
Bilim, şüphe ile çalışır. İnançsız bilim adamları, “tedirgin, huzursuz ve şaşkındır”!.
İnanç, evrende bir “düzenleyici” olduğuna inanma = O’na güvenme ve O’na teslim olmadır. Böyle bir güvene ve teslimiyete ulaşan kişi, Mü’min ve Müslüman adını alır. Artık o, fizik (= fenomenal, şuhûdî) dünyadaki değişimleri/değişmeleri, dünya imtihanının bir parçası olarak anlamaya ve yorumlamaya başlar; duyularını ve aklını aslâ rafa kaldırmaz; hayata ve olaylara “dogmatik” bakmaz.
(Kişiye) “Allah’ın izni dışında hiçbir musibet isabet etmez. Kim Allah’a iman ederse, Allah onun kalbini doğruya yöneltir. (= yehdi kalbehu) Allah, her şeyi en iyi bilendir.” (64/11.)
İman etmeyen insanın kalbi (= duyguları), sürekli takallüb eder. (= değişir, değişkendir.)
İman, en büyük, çook büyük nimettir.
Yorumlar
Yorum Gönder