DİN, FELSEFE, SANAT ve HAKİKAT

Din de felsefe de sanat da hakikat peşindedir. Çook eskiden, felsefe ve sanat, din şemsiyesi altındaydı. Yunanla felsefe; rönesansla sanat, dinle bağını/bağlantısı kopardı. 20. yüzyıl filozofu Heidegger, yürürlükteki Hıristiyanlıkla = dinle arası iyi değildir, İslâm’la da tanışmamıştır ama, yine de “bizi ancak bir Tanrı kurtarabilir.”, demiştir.

Kâinat, Tanrı’nın mükemmel bir sanatıdır. (27/88.) İnsan, O’nun sanatından esinlenerek sanat yapar; O’nun verdiği akılla felsefe yapar. Böyle bakarsak sanat ve felsefe, dinin alanı/şemsiyesi içinde/altındadır. Sanat ve felsefenin dinden kopuşları = kendilerine özerk alan tanımlamalarının herhangi bir “hakikat değeri” yoktur, bizâtihî böyle bir alan yoktur; tüm alanlar dînîdir.

Sanat ve felsefeye özenen siyasette ve bilimde de aynı keyfilik vardır.

Din, sistematik, tutarlı, kapsamlı ve bütüncüldür. Felsefe, dine özenir ama din kadar sistematik, tutarlı, kapsamlı ve bütüncül şeyler söyleyemez. Sanat, yeni bir kâinat yaratamaz, ancak yaratılmışlardaki güzellikleri taklit eder.

Sanatın ve felsefenin ilâhî dinden kopuşları = kendilerine özerk alan ilân edişleri, dini profanlaştırma, insanî (= hümanist) bir din oluşturma arayışıdır; bu çabanın sonu, çıkmaz sokaktır.

Allah katında din, İslâm’dır. İslâm dışı arayışlar, sadra şifa olamazlar, hakikatle temas kuramazlar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

İMAN - AMEL İLİŞKİSİ