ÖZ-LEM-E

Öz : Çekirdek. Değişmeyen, aynı kalan, onu bi başkasından ayrı kılan nüve, zübde, ide/a, cevher, töz.

Şeylerin özü değişmez, kabukları (= şekilleri, görünüşleri) değişir.

Özleme, öze dairdir; kabuk (= şekil, görünüş) özlenmez. Özü “bozuk” olanın, kabuğu da (= şekli, görünüş de) “bozuk” olur.

Öz, söze de yansır. Özde ne varsa, sözde de o olur. “Özü sözü bir olan”, güven telkin eder.

Özlemede ayrılık vardır. Ayrılık, özden ayrı kalma, demektir.

Tanrı hariç hiçbir varlık “öz-gün” değildir. Her varlık, özünü Tanrı’dan alır. = Her varlığı Tanrı yaratmıştır.

Öz, fıtrattır. Fıtratını bozan, özünü bozmuş, Tanrı ile bağını/bağlantısını kesmiştir.

Özümüzde Tanrı sevgisi = Muhabbetullah vardır. Bu sevgidir, bizi biz yapan; bu sevgidir = bu aşktır, Tanrı’ya tapan. Bedenlerimiz (= şeklimiz ve benlerimiz) ise, bu Ö/özün kabukları = görünüşleridir.

Özleri bozulmayalar, birbirlerini ve (ortak) İlâh’larını her dâim özlerler. İbâdetler, Öz’e yakınlaşma ânlarıdır. Ö/özümüze yakınlaştıkça, sözümüz daha sahih, davranışlarımız daha sâlih olur, kalitemiz artar.

Kaliteli kul, O’na yakın duran, O’nun özlemi = Rızası ile yanan kuldur. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK