UMDE
Kelime Arapça, ama bize de yabancı değil. İlke, esas, prensip, kural-kaide gibi anlamları var ama, hayatın biir sürü kuralı-kaidesi olduğu için, bu kuralların dayandığı esas ve temel kurala/kurallara, kaidelere umde deniyor. Hukukta yasaların dayandığı anayasa gibi.
“Es-salât-ü ımâdu-d dîn, ve men terekehè fekad hedme-d dîn. = namaz/salât dinin direğidir, kim onu terk ederse dinini yıkmıştır.” daki ımâd, umdedir; i’timadın ve teammüdün kökü de umde (= عمد); umde, yapıyı ayakta tutan direk, sütun. Buradaki yapıyı hem fizikî/somut (= bina) hem de sosyal/toplumsal ve siyasal (aile, din, devlet, vb.) kurumlar için kullanıyorum.
6.2 şiddetinde İstanbul’da bir deprem oldu; sarsıldık!. Binalarımızın temel direkleri sallandı, korktuk; dedik ki : İstanbul’un tek gündemi deprem, bir ân önce bu “çürük” binaları sağlamlaştırmalıyız. Elhak doğru. Aslında tek bir sorum var, ama ikiye çıkarıyorum. 1. Bu binaları yapan (= yaptıran) insanlar sağlam mı?!. 2. O binaların içinde oturacak insanlar sağlam mı, biz sağlam mıyız?!.
Sağlam bina, güven veren binadır; sağlam insan da öyle. Sağlamlık, emniyet = güven telkin eder.
Dışımız (= binalarımız) sağlam, ama içimiz (= kalbimiz, karakterimiz) çürük; veya tersi, içimiz sağlam, dışımız çürük olsa, kendimizi güvende hisseder miyiz?!.
“Tatmeinn-ül kulûb”, ne sizce?!. Bu tamlamayı çok sık kullanırız, deriz ki : “Kalpler ancak Allah’ı zikirle tatmin olur = elâ bizikrillahi tatmeinn-ül kulûb.” (13/28.) Tasavvufun nefs-i mutmainne’si var. (Fecr, 27.) Buradaki nefs-i mutmainne, bağlama bakarsak, dünya ile tatmin (= mutmain) olmuş nefis (= kişi).
Kişiyi tatmin (= mutmain) eden, ona huzur veren bi çook şey (= mal-mülk, makam, şöhret, kadın, vb.) olabilir. Ama Kitâb, bunların hiçbirini kalıcı tatmin (= mutmainlik) olarak görmez; illâ ki Zikir der. Buradaki zikir de boncuk sayma değil, Allah için (= Allah’ı hatırlayarak) iş yapma. (= ahlâklı = erdemli yaşama.) İtmi'nan, iç huzuru, gönül rahatlığı, kalbin yatışması anlamında Kitâb’ta 13 yerde geçer.
Kalp nasıl yatışır, gönül nasıl huzur bulur?!.
İçerdeki “direkler” sağlam olduğunda.
...
Bizim (dışardaki = toplumdaki) emniyetimizi (= huzurumuzu), İçişleri Bakanlığı (= Emniyet) sağlıyor, ama (kendi) içimiz huzursuz = içimizdeki “direkler” (= umdeler, ilkeler) çok sağlam değil; küçük bir sarsıntıda yıkılabilir.
Tamam, dışarıda, kentsel dönüşüme hız verelim; içimizdeki dönüşümü na’palım, burayı ihmal mi edelim?!.
Her zaman işlerimizi yarım bırakıyoruz; planlarken bile.
Bizden adam olmaz!.
Umke’miz var, belki de sağlam; ama umdemiz çürük!.
Yorumlar
Yorum Gönder