DUÂ ETMEK

Duâ etmek, da’vet etmek = yardıma çağırmak, seslenmek ve yalvarmak, demek.

Duâ, güçsüzün GÜÇLÜ’yü çağırmasıdır. Kendilerini güçlü görenler (= zannedenler), kimseyi yardıma çağırmazlar. Ama GÜÇLÜ’nün gücünü (deprem, sel, yangın, boğulma ve ölüm gibi ânlarda) gördüklerinde, duâ otomatikman akıllarına gelir. 

“Denizde bir sıkıntı (= boğulma tehlikesi) size dokunduğu zaman, O’ndan başka yalvardıklarınız (tedû’) kaybolup gider. Fakat sizi karaya çıkarınca, yüz çevirirsiniz. İnsan çok nankördür.” (17/67.)

وَاِذَا مَسَّكُمُ الضُّرُّ فِي الْبَحْرِ ضَلَّ مَنْ تَدْعُونَ اِلَّٓا اِيَّاهُۚ فَلَمَّا نَجّٰيكُمْ اِلَى الْبَرِّ اَعْرَضْتُمْۜ وَكَانَ الْاِنْسَانُ كَفُوراً

Firavun da zorda kalınca, ben de iman ettim, dedi.

"İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun ve ordusu, azgınlık ve düşmanlıkla (Mûsâ a.s.’ın başında olduğu) İsrailoğullarının peşlerine düştüler. Tam boğulmak üzereyken (Firavun) : İsrailoğullarının iman ettiği İlâh’tan (= Allah’tan) başka ilâh olmadığına (ben de) iman ettim ve (artık) ben de müslimlerdenim (= müslümanlardanım.) dedi."

وَجَاوَزْنَا بِبَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ الْبَحْرَ فَاَتْبَعَهُمْ فِرْعَوْنُ وَجُنُودُهُ بَغْياً وَعَدْواًۜ حَتّٰٓى اِذَٓا اَدْرَكَهُ الْغَرَقُۙ قَالَ اٰمَنْتُ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا الَّـذ۪ٓي اٰمَنَتْ بِه۪ بَنُٓوا اِسْرَٓائ۪لَ وَاَنَا۬ مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ

Allah-ü Zül- Celâl da : Elân?!. = şimdi mi?!, dedi.

“Şimdi mi?!. Oysa daha önce sen isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun.” (10/90-91.)

آٰلْـٰٔنَ وَقَدْ عَصَيْتَ قَبْلُ وَكُنْتَ مِنَ الْمُفْسِد۪ينَ

Bu âyetler bize, normal zamanlarda isyan edenlerin ve bozgunculardan olanların son duasına (= yardım çağrısına) ve imanına değer verilmediğini söylemiyor mu?!.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK