KUR'ÂN-I KERÎM
Kur'ân’ın bu sıfatı, Vâkıa Sûresi 77. âyette; Yasin Sûresi 2. âyette de Kur'ân’ı Hâkîm olarak geçer. Kerîm : Değerli, şerefli, yüce, azîm; Hâkîm : Hikmetli = hikmet sahibi, hüküm koyan, demektir.
Bu yazı, kısaca hâkîm kelimesini irdeleyecek.
Eskiden filozofa da hikmet sever (= philo-sophia) anlamında hâkîm (= bilge, bilgi sever) denirdi. Yunandaki philo-sophia, entelektüel (= akademik) düzeyde, teorik (= nazarî) bilgi severliğe karşılık olarak kullanılır. Hikmette ise, hem entelektüel (= akademik, teorik, nazarî), hem de pratik (= amelî, etik = yaşamsal) bilgelik vardır.
“Kime hikmet verilmişse, ona çook (büyük bir) hayr (= iyilik) verilmiştir.” (2/269) Bu hayr, Kur’an’dadır. Çünkü O, Hakîm bir Kitâb’tır. Bu hayr, Onun nazarî (= teorik) hükümlerini pratik (= amelî) hayata transfer edince (= yaşama geçirince), açığa çıkar. Kur’ân üzerindeki entelektüel faaliyet, kişiyi Kur’ân bilgini (= Kur’ân sever) yapar, ama hâkîm = hikmetli bir Mü’min/Müslim (= Müslüman) yapmaz.
“Bunu ancak, ülü-l elbâb olanlar (= deriin bir anlayışa, kavrayışa sahip olanlar) anlar.” (2/269.) Diğerleri, Kur’ân’ı yüzünden (= yüzeysel) okur, yüzeysel anlar.
Yaşamayan, bilmez!. Esasında, teorik (= akademik) bilgiye, bilgi de denmez.
Ne denir?!.
Entelektüel faaliyet.
Yorumlar
Yorum Gönder