YAĞMUR

Eskiler, yağmura rahmet derlerdi. Yağmur yağıyor, demezler; rahmet yağıyor, derlerdi.

Yağmur ve kar, gerçekten gökten “inen” rahmettir. Yağmur ve kar, yeri hareketlendirir (= canlandırır).

Vahiy de rahmettir; O da gökten inmiştir = inzal edilmiştir. Yağmur ve karın, yeri = toprağı hareketlendirmesi (= canlandırması) gibi, vahiy de kalpleri (=  gönülleri) hareketlendirir = canlandırır.

Yağmur ve karın, yeri = toprağı hareketlendirmesi (= canlandırması) hemen (= ânında) olmadığı, belli bir süreyi gerekli kıldığı gibi; vahyin de kalpleri (=  gönülleri) hareketlendirmesi = canlandırması hemen (= âniden) olmaz; O vahyin, kalpte (= gönülde) belli bir süre “demlenmeye, tohumlanmaya” ihtiyacı vardır.

...

Aşırı yağmur ve kar, felâkettir, doğal âfettir ama “vahyin aşırısı”! felâket (= doğal âfet) değildir; aksine ilâhî bereket, rahmet ve inâyettir. Gönlümüzü bu ilâhî berekete, rahmete ve inâyete ne kadar fazla açarsak, o kadar kemâlle dolar, insan-ı kâmil olma yolunda o kadar çok mesafe kat ederiz.

Efendimizin âlemlere rahmet olarak gönderilmesi, Ona indirilen Kur’ân (= vahiy, rahmet) sayesindedir. 

“Kur'an’da/n indirdiğimiz şeyler, Mü'minler için şifâdır, rahmettir; O, zâlimlerin yalnızca hüsranını arttırır.” (17/82.)

Çünkü, O, H/haktır; H/hak gelince, bâtıl zâil (= yok) olur. Zâlimlerdeki korku (= endişe, telaş, panik) bu yüzdendir.

O (= O rahmet) gelince = yağmaya başlayınca, zâlimlerin felâketleri de başlar. 

Rahmet, çoğu zaman ‘çiseler’; bazen de ‘bardaktan boşanır gibi’ yağar. Burada, rahmetten nasip alamayanlara, ötede rahmet nasip olmaz. Bir temennî cümlesi olan Allah rahmet eylesin (= etsin) sözünü, (daha çok) ölüler için değil, diriler için söylemeliyiz.

Rahmetimiz bol olsun; Allah, hepimize rahmet eylesin.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK