RABB-ÜL ÂLEMÎN

Âlemlerin Rabbi.

Kim, âlemlerin Rabbi?!.

Allah (c.c.).

Âlemler = Varlık = Mevcûdât. 

Mevcûdâtın (= âlemlerin = varlığın) Rabbi Allah ise; Allah, âlemlerden = varlıktan ÖNCE gelmez mi?!.

Ya da âlemler = varlık = mevcûdât, Allah’tan SONRA gelmez mi?!.

Ontologlar (= Ontoloji = Varlıkbilimle uğraşanlar), inançlı (?!) Varoluşçular (= Egzistansiyalistler), bazı Teologlar (= İlâhiyatçılar, Kelâmcılar, Mutasavvıflar), Panteistler, en önemlisi de Vahdet-i Vücûd’cular, Tanrı’yı âleme İÇKİN görürler ve O’na BÜYÜK VARLIK derler. Meselâ, İslâm dünyasında Muhyiddin İbn-i Arâbî ve Sadreddîn Konevî; batı dünyasında Spinoza, Tanrı = Âlem, der gibiler!...

Oysa, Rabb-ül âlemîn ifadesi doğru okunup-anlaşıldığında, Rabbin âlemden ÖNCE VAR OLDUĞU = O’nun Varlığı (= Mevcûdiyeti), varlığın (= âlemin) varlığından ÖNCE olduğu; veya, O’nun Varlığı (= Mevcûdiyeti), varlığın (= âlemin) varlığına BAĞLI olmadığı; O’nun Kendi Zâtı ile VAR olduğu; varlığı (= âlemi) O’nun var ettiği (= yarattığı), anlaşılır.

Yaratan, yarattığı ile ÖZDEŞ (= eşit = bir ve aynı) olur mu?!.

Tanrı, âleme İÇKİN değil, âleme/âlemden AŞKIN’dır = Müteâl’dir (= Allah-u Teâlâ). Sübhânallah (= Tenzih = O’nu münezzeh/nezih/temiz kılmak), Allah-u Ekber (= O’nu EN BÜYÜK görmek) ve Hamd’i (= övgüyü) O’na tahsis etmek (= Elhamdülillah demek) budur.

İçkinlik, âlemi de Tanrı (gibi) görmek ve O’nu âlemin içine hapsetmektir. O’nun âlemle ilişkisi ayrı, O’nu âlemin içinde görmek veyahut âlemle bir ve aynı görmek ayrı. 

Dikkatli olmazsak, Allah korusun, ayağımız kayabilir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK