BİLGİ TOPLUMU
Sosyologlar, toplumları geçim kaynaklarına ve tarihsel sıralamaya göre : Avcı-toplayıcı. Tarım. Sanayii. Bilgi. (= Enformasyon) toplumu diye kabaca dörde ayırırlar. Bilgi ile enformasyon farklıdır; bu farka da kısmen değineceğim. Yaşadığımız çağın (= toplumun) başat karakteri, sanayii ve bilgi toplumu özelliklerini yansıtıyor. Az da olsa, hâlâ avcılık ve toplayıcılıkla ve klasik tarımla ve sanayii tarımı ile geçinen topluluklar (= toplumlar = insanlar) da var. Kapitalizm, tarımı da bilgiyi de sanayiye (dolayısıyla ticarete) dâhil etti. Bilgi de ekonomik bir değer hâline geldi. Bu bilgi, veri (= data ve enformasyon = mâlumât) olarak bilgisayarlar üzerinden üretiliyor ve satılıyor; adına da know-how deniyor. (Khow-how, bir şeyi yapabilmenin bilgisidir.) Bu bilgiyi elinde tutanlar, o bilgi ile üretilen mallardan pay alıyorlar. = patent hakkı. Üretilen malları, müşteri alıyor. Kapitalizm için müşteri, maldan değerlidir. Müşteri, velî-nimettir. Müşterinin hangi malları alacağını bilmek, ve ona göre mal üretmek; en önemlisi! de, ‘üretilen malların müşterisini oluşturmak’, müşteri hakkında bilgi sahibi olmayı gerekli kılıyor. Elimizdeki akıllı telefonlar, internet gezintilerimiz, sosyal medya paylaşımlarımız, vs. bu amaçla izleniyor; bunlar, büyük veri şirketlerinin veri tabanlarına kaydediliyor, ve bunlar üzerinden veri madenciliği yapılarak, kişilerin profilleri çıkarılıyor.
Büyük birader (= Big Brother) iş başında. Biri bizi gözetliyor = takip ediyor. Sokaklardaki mobeseler ise suçluları takip için.
Soruyorum. Bu teknolojiyi üreten insan, teknolojinin kontrolünde; yakında üreteceği yapay zekâ ile de, bu insan, kendi eli ile kendini yok edecek bir frenkeştayn (= frankenstein) yaratmanın peşinde değil mi?!.
Bilgi, metâya dönüşünce böyle oluyor. Dînî bilgi de bundan payını/nasibini alıyor.
Nasıl?!.
Dînî bilgi, uyanış (= olup-bitenlerin farkına varış) için kullanılması gerekiyorken, uyutma (= sisteme entegrasyon = uyum) için kullanılıyor.
Kelime-i Tevhîd’in (= Lâ ilâhe illâ-l Allah’ın) ruhundaki uyanışı fark etmeyenleri, din (= dînî bilgi) uyutur. Ruhunda dînî (= ilâhî) uyanış bulunmayan din, Allah’ın dini değil, sisteme entegre olmuş “resmî” dindir.
Hangi dine mensup olduğumuzu bi kez daha düşünelim!.
Yorumlar
Yorum Gönder