YOKOLUŞ veya YOK OLMAK
Şimdi varız. Şu ân yaşımız 60 ise, 70 yıl ve daha öncesinde “yok” muyduk; 85 yaşımızda ölürsek, daha sonra da “yok” mu olacağız?!.
Bunu şöyle de ifâde edebilirim : Şimdi “varsak”!, geçmişteki “yokluğumuz”! ile gelecekteki “yokluğumuz”! arasında ne gibi (= nasıl) bir ilişki var, olacak?!.
Lavoisier’in Maddenin Sakımı Kanununa göre, “Hiçbir şey yoktan var olmaz; varken de yok olmaz.”
Varsak, (geçmişte) yoktan var olmadık, (gelecekte de) yok olmayacağız. Ama geçmişte, nasıl var olduk; gelecekte, nasıl var olacağız?!. “Bilmiyoruz”, demek; meseleyi çözmüyor.
Din (= İslâm) bize bir çözüm öneriyor. Felsefe tarihinde bu (konu), çok tartışılmış; ama dişe dokunur bişey yazılamamış.
Din ne diyor?!.
Meâlen, “Ey insan, sen, henüz adı anılır bi şey (= bi varlık, biri) değildin; senin üzerinden dehrden (uzuun) bir zaman geçti; sonra da seni karışık bir nutfeden yarattık; ve sonra seni, duyan ve gören (= akleden, anlayan) biri yaptık.” (76/1-2.)
Dehrden geçen bu zaman, uzuuun bir geçmiş. Bu geçmiş, gelmiş ve şimdi olmuş; uzuuun bir zaman daha geçecek, gelecek olacak!. Gelecekte de var olacağız. Ama nasıl?!.
Şimdideki yapıp-etmelerimize göre. = Şimdideki yapıp-etmelerimiz, gelecekteki var oluşumuzu belirleyecek!. Aslâ ve aslâ (= kesinlikle) yok olmayacağız.
Şimdi (= ân), bizim için çoook ama çoook değerli bir zaman. Bu değerli zamanı çoook iyi değerlendirmeliyiz; eğer değerlendiremezsek, gelecekteki varlığımızdan çoook şikâyet edeceğiz.
Gelecekteki varlığımız, “kendi eserimiz” olacak; kimseye en küçük bir bahanemiz olmayacak.
Yokluk = yok oluş, yok!. Buradaki (var) oluşumuz çook değerli, çook hayâtî; bu zamanı (= şu ânı, bize verilen bu kısa ömrü) çar-çur etmeyelim, iyi değerlendirelim, derim.
Bi İhtimal!.
Şayet ölüm, bir yok oluş ise, veya ölümden sonra yeni bir hayat yok ise, tüm yapıp-etmelerimiz boş, anlamsızdır. Zulme uğrayanla, zulmeden arasında bi fark kalmaz; ahlâk, hukuk, vicdan anlamsızlaşır; orman kanunları geçerli olur; herkesin yaptığı yanına kâr kalır. Çalışıp çabalayan, çalışıp-çabalamasının sonucunu göremez, boş yere (= boşuna) çalışmış olur; yaşam (= hayat) anlamsızlaşır. En önemli de Yaratan, bu hayatı oyun ve eğlence için yaratmış olur. “Biz, yeri, göğü ve ikisi arasındakileri oyun-eğlence olsun diye yaratmadık.” (21/16.)
Yorumlar
Yorum Gönder