DÜŞÜNCE...

Hepimiz cennetten (= yüksekten) düştük. = Hubût.

Neden?!.

Cennetteki yasak ağacın meyvesinden yediğimiz = Rabbimizin Emrini (= Sözünü) dinlemediğimiz için. (Bknz. 2/34-39. 7/11-13.)

Hatamızı anladık, Ya Rabbî hata ettik (= kendimize/nefsimize zulmettik), bizi affet, dedik. (7/23.) Rabbimiz de bizi affederek, bi daha denemek için buraya (= dünyaya) gönderdi = düşürdü; düşünce, düşünür diye!. Dünya, cennete göre çook denî (= çook alçak, çook çukur, çook berbat) bir yer.

İnsan, düşmeyince (= başına bir sıkıntı gelmeyince) düşünmüyor. İşleri yolunda (= tıkırında) olanlar, düşünme zahmetinde bulunmuyorlar; işleri yolundan çıkınca, düşünmeye başlıyorlar.

Düşünce, düşünce filizleniyor, harekete geçiyor.

“Cennette” iken, işlerimiz yolunda/ydı!.

Çoğu insan, hâlâ düştüğünü bile bilmiyor, burayı cennet sanıyor; bu yüzden, hiç düşünmüyor.

Çook az insan ise, düştüğünü anlıyor, bir çıkış yolu arıyor, ama bulamıyor. Ben de, 40’lı 45’li yaşlarımda düştüğümü anladım; çıkmak için, benim gibi düşen ve çıkmak isteyen insanlardan yardım istedim. Yerli-yabancı biir sürü kitap okudum. Okuduklarım, beni düştüğüm bu çukurdan çıkaramadı. 50 yaşıma basınca, Rabbimin merhameti aklıma düştü (O düşürdü. O’nun Rahmân ve Rahîm olduğunu hatırladım), O’na yalvardım. O’nun bana uzattığı ipe (= Hablullah’a = Kur’ân’a) yapıştım (= hidâyet)!.

Anladım ki Rahmân ve Rahîm Olan’ın yardımı olmadan, düştüğüm bu çukurdan çıkmam imkânsız. O, bana (= düşen herkese) yardım etmek için Kur’ân diye bir Kitâb inzâl etmiş/indirmiş. İnzâl, yüksekten uzatılan, indirilen “ip”!. Bu “ipte”! = Kitâb’ta yazılı olanlara tutunarak, düştüğüm çukurdan çıkmaya çalışıyorum, çıkacağım, inşallah.

Artık, Bu Kitâb’ta yazılı olanlar üzerine/üzerinde düşünüyorum. Biliyorum, salt düşünme/düşünce, beni bu çukurdan  çıkarmayacak, bişeyler yapmam da ( = sâlih amel de) şart; harekete (= eyleme) geçmezsem, sittîn sene, bu çukurdan çıkamam.

Düşünce, belki düşeni ayağa kaldırır ama düze/düzlüğe aslâ çıkarmaz; düşmeyince (de), düşünce uyanmaz, düşeni de uyandırmaz.

İşleri tıkırında, keyfî yerinde, bir eli yağda bir eli balda olanlar, kendini rahat hissedenler düşünmez; onların cenneti burası; onlar, düştüklerini ölünce anlayacaklar. Onlar, burada/n, çıkmayı düşünmedikleri ve bunun için hiçbir çaba (= sarf/gayret) etmedikleri için daha da aşağıya (= cehenneme, gayyaya) düşecekler.

Düştüğünü düşünmek de = düşünce düşünmek de bir aşama. Sakın hâ! kimseye : ‘Allah düşürmesin’ demeyin; düşmeyince, düşünülmüyor!. Düşenler, “düşmeyenlere”! göre daha avantajlı. Bakmayın “düşmeyenler”! dediğime, aslında burada olan herkes "düşkün"!.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK