KÂR-ZARAR VE KARAR

Zarar, her geçen gün, maddî ve manevî olarak geriye (kötüye) gitmek, olumsuz sonuçlar elde etmek; kâr ise, tersi.

Zararlara kötü (= isabetsiz) kararlar/ımız sebep olur. İsabetli kararlar için doğru bilgi (= öngörü ve uzgörü) şarttır. Kişi/ler, hem kendilerinin hem yakınlarının hem de başkalarının (= yöneticilerinin) kötü (= isabetsiz) kararları yüzünden zarara uğrar/lar. Kötü (= isabetsiz) kararları, fırsata çevirenlere “fırsatçı uyanıklar”! denir. Kişisel olarak aldığımız kötü kararlardan (bunların zararlarından) da yakınlarımızın aldığı kötü kararlardan (bunların zararlarından) da yöneticilerimizin aldığı kötü (= isabetsiz) kararlardan da kurtulmak ve her geçen gün bu zararları azaltarak kâra geçmek de mümkün. 

Neyle ve nasıl?!.

Bilgi ve irade ile. Bilgi, iyiyi-kötüyü bilme; irade, iyiyi-kötüyü seçmedir. Bilgi yoksa, seçimlerimiz tesadüflere (= şansa veya piyangoya) kalmıştır. 

Kâr ediyorum diyenler de sonuçta zarar; zarar ediyorum diyenler de sonuçta kâr edebilir.

Bugün, büyük çoğunluk zarar ediyor (görünüyor); çok küçük bir azınlık da kâr ediyor (görünüyor); ama, bence sonuçta (son/un/da) işler tamamen tersine dönebilir.

Her şeyin bi sonu var. Kimin zararda, kim kârda olduğu hesaplar kapanınca anlaşılacak!; erken sevinmeyelim, erken üzülmeyelim. “Son gülen, iyi güler.” Bilgimize ve inancımıza güveniyorsak, yılmayacağız, dönmeyeceğiz, direneceğiz; kötülere, kötülerin kararlarına teslim olmayacağız, evet demeyeceğiz.

Sabrın sonu selâmettir. Yılmak yok, yola devam. “Bu şarkı, burada bitmez.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK