GÜVENLİK
Emniyet. Tehlikelerden emîn (= mü’min) olma durumu.
Tehlike nereden gelir?!.
İçeriden ve dışarıdan. İçeri, hem kişinin kendi içi (= duygu ve düşünceleri), hem de ülke içi; dışarı ise, başkaları. (= başka insanlar ve ülkeler.)
Kişinin kendi içindeki tehlikeler için, kişinin kendinden başka kimsenin yapacağı pek bişey yok. Ülke içi tehlikeler için, biiir sürü polis, jandarma, özel güvenlik görevlisi istihdam ediyoruz. Ülke dışı tehlikeler için de karada, havada ve denizde ordular besliyoruz.
Doğal (= deprem, sel, kuraklık, sıcaklık, vb.) tehlikeler için, tevekkülden başka, yapacak çok fazla bişeyimiz yok!.
Emniyetsizlik, korku üretir; güven ise, emniyet demektir. Güvenilir kişiye de Mü’min denir. “Mü’min (= Müslüman) : dilinden, (belinden) ve elinden diğer insanların zarar görmediği (= emîn = güvende olduğu); muhâcir ise, Allah’ın yasakladığı şeylerden uzak duran kimsedir.” (Buhârî, Îmân 4-5, Rikâk 26; Müslim, Îmân 64-65. Ebû Dâvûd, Cihâd 2;)
Mü’min olmamıza rağmen, en çok birbirimizden korkuyoruz!. Herkes, “gerçek Mü’min” olsa, ortada korku (= güvenlik) diye bir sorun/mesele kalır mı?!.
Mü'min, -- Allah da Mü’min’dir = El-Mü’min --, Mü’mine zarar verir mi?!.
Burada başımıza gelen zararlar, birbirimize verdiğimiz zararlardır; doğal zararlar da buna dâhil. “İnsanların kendi elleriyle yaptıkları yüzünden karada ve denizde fesat ortaya çıktı. Belki akıllarını başlarına alırlar diye yaptıklarının bir kısmı onlara tattırıldı.” (30/41.) Bu yüzden burası, “güvenli bir yer” değil. Cennette tam güvenlik olacak; çünkü cennette sadece Mü’minler bulunacak.
Yorumlar
Yorum Gönder