KUR'AN'DAN KOLAYINIZA GELENİ OKUYUN.

"... Kur'ân’dan kolayınıza geleni okuyun!..." Bu cümle, Müzzemmil Sûresindeki 20. âyetinin bir bölümü. = فَاقْرَؤُ۫ا مَا تَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْاٰنِؕ) (73/20); anlamını başlık yaptım.

Müzzemmil Sûresi çok erken zamanda inmiş bir sûre; toplam 20 âyet. Ondan önce, 19 âyet Alak; 52 âyet Kalem Sûreleri var. Bu sûrelerin âyetleri de oldukça kısa. Müzzemmili de sayarsak, toplam 81 cümle = âyet; saymazsak, 61 cümle = âyet.

Sözel zihne sahip = ezberleme kabiliyeti güçlü bir toplum, (işi ciddiye alsa!) bu 60-80 cümleyi çok kısa bir sürede ezberler.

Pekiî, bu durumda, Kur'ân’dan kolayınıza geleni okuyun, ne demek olur?!. İki şey, demek olur : 1) Hâşâ, muhataplar aptal; 60-80 cümleyi ezberlemekte zorlanıyorlar. 2) Maksat, bugün bizim okuduğumuz Kur'ân değil; çünkü daha Kur'ân tamamlanmamış, başka bişey. 

Ne olabilir bu maksat?!.

Ortada “yeni bir din” var. Bu din, ne diyor, neyi amaçlıyor, bilinmeli. Özellikle “Lâ ilâhe illâ-l Allah” üzerinde düşünülmeli. İlk âyetler (Alak) Rabbin Adı ile oku!, diyor; ne demek istiyor?!. Kalem Sûresinde iş ciddîleşmiş. Sana “deli” diyorlar; Sen “deli” değilsin... Rabbin herkesin durumunu biliyor... sakın!; Sana “deli” diyenler, yalancı, onlara kulak asma (= itâat etme); onların ahlâkı “şöyle”!; onların mal ve evlât yönünden zenginliğine de aldırma!, yakında Biz onları ... (Bknz. 68/1-16)

Her anlamda (fikrî ve fiilî) bir mücadele başlamış. Bu mücadeleye çook ciddî bir hazırlık gerekiyor. Şimdi, 20. âyetin tamamını verme zamanı.

(Ey Peygamber!) “Rabbin, Senin ve beraberindekilerin gecenin üçte ikisini, yahut yarısını, yahut üçte birini uyanık geçirdiğini bilir. Gecenin ve gündüzün ölçüsünü koyan Allah, sizin onu küçümsemeyeceğinizi bilir ve bu sebeple O rahmetiyle size yaklaşır. O halde Kur'an’dan kolayınıza gelen kadarını okuyun. Allah, zaman zaman içinizde hastalar, Allah’ın lütfunu aramak için yola koyulanlar ve Allah yolunda savaşa çıkanlar olacağını bilir. Öyleyse Ondan/ Kur'an’dan (yalnızca) kolayca okuyabileceğiniz kadarını okuyun, salâtınızda (= namazınızda) devamlı ve dikkatli olun ve karşılıksız harcama (= karz-ı hasen) yapın ve (böylece) Allah’a güzel bir borç verin; çünkü kendi adınıza yaptığınız her işin çok daha hayırlı/iyi karşılığını Allah katında görürsünüz; evet, daha iyi ve daha zengin bir ödül olarak. Ve (daima) Allah’tan mağfiret (= bağışlayıcılık) dilenin. Kuşkusuz Allah, çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. = Ğafûr-ur Rahîm’dir.” (73/20.)

Bu insanlar (!) gecenin bir yarısında ne yapıyorlar, ne arıyorlar?!. Niye gece?!. Gündüz, işleri var; ne yapmaları gerektiğini düşünecek (= ibâdet edecek = namaz kılacak?!) vakitleri yok.

Henüz namaz da emredilmemiş!, ama “ekımu-s salât” emri var. Buradaki salât, Allah-u A’lem, dâvâ, dayanışma, yardımlaşma ve birlik-beraberlik içinde hareket etme, birlikte mücadele etme. Siz buna, cemaatle namaz ve dâvâya bağlılık da diyebilirsiniz.

Pekiî, buradaki Kur'ân ne, Kur'ân’dan kolayına gelen okuma ne?!.

Allah-u A’lem, Kur'ân, hayat; kolaya gelen okuma da dinden = “lâ ilâhe illâ-l Allah” ilkesinden taviz vermeden = salâtta (= namazda?!) devamlı ve dikkatli olunarak müşriklerin zorluklarını kolay kılma.

Nasıl?!. 

Karşılıksız harcama (= karz-ı hasen) yaparak. = Allah’a = ihtiyacı olanlara güzel borçlar vererek. Mü’minler arasında, yardımlaşmayı, dayanışmayı veya birlik-beraberliği güçlendirerek. Ve olacaklar hakkında Allah’a güvenerek...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

İMAN - AMEL İLİŞKİSİ