BORÇ

Borç :

Geri verilmek üzere alınan para veya mal.

Üstlenilen görev veya sorumluluk. Ailemi geçindirmek, boynumun borcudur, gibi.

Borç, Arapçada iki kelime ile karşılanır : Deyn ve Karz.  (دين / قرض.) Dinin, deynden türediği de söylenir. Din, Allah’a olan borcumuzu ödemenin yolu = Allah’ın istediği şekilde yaşama. Bu yazı, karz hakkında olacak.

Karz (= borç), fıkıhta etraflıca tanımlanmış. Bu yazı, karz-ı hasen’i ele alacak. Karz-ı hasen, Kitâb’ta altı yerde, 2/245, 5/12, 57/11, 57/18, 64/17, 73/20 geçer. Hasen, güzel demek; karz-ı hasen, güzel borç.

Güzel borç, nasıl olur?!.

Allah’a (= Allah rızası için) verilen = borçludan geri alınmayan borçtur.

Verdiklerimiz, Allah’tan (borç) aldıklarımızdır. Bu yüzden onlara ihtiyacımız yoksa, vermeliyiz, biriktirmemeliyiz. Budur, karz-ı hasen.

Verileni, başa kakmadan verme de; alırken, borçluyu sıkıştırmama da karz-ı hasendir.

Tegâbun Sûresindeki karz-ı hasen, 14. âyetten itibaren bağlama dikkat ederek okunur-anlaşılırsa, bunun “çook zor bir verme”! olduğu da anlaşılır. Eş ve çoluk-çocuk, bu vermeye engel olabilir; verince, onlar bize düşmanlık edebilir; 'bize vermiyorsun, başkalarına (= el-âleme) yağdırıyorsun', diyebilir; bizi vermekten men edebilir... dikkatli olun, bu da bir fitnedir = denemedir. Bu deneme, ‘inadına’ verme, cimriliği ve bencilliği kırma ile = karz-ı hasen ile geçilir.

Buradaki ‘inadına’ kelimesi, kör bir inat/inad değil; hakkı/gerçeği, doğruyu, iyiyi, güzeli savunma; yanlış karşısında direnme, sabır göstermedir. Eşimize ve çoluk-çocuğumuza olan merhametimiz, bizi yanlışa (= cimriliğe, bencilliğe) sürükleyebilir. Taqvâ, Allah sevgisi = Allah korkusu, bu merhametin önüne geçmeli!. Sanırım, ancak böyle bir durumda verilen borç, karz-ı hasen statüsü kazanabilir.

Bunu, faizle karşılaştırın!. Faiz, borca ilâve borç ekleme; karz-ı hasen, borcu, Allah rızası için silme.

Böyle verilen borcun karşılığını Rabbimiz bize kat kat ödeyeceğini (= yüdâifhu leküm) ve bize mağfiret edeceğini (= ve ye’ağfir leküm) va’dediyor. (64/17.)

SadakAllah-ul Azîm = Azîm olan Allah, doğru/yu söyler.

Kapitalist olan veya kapitalistlere özenen bizler, üç kuruşluk fâize tâlibiz; fâiz yoksa, kimseye borç (para, bilgi, ilgi, sevgi, vb. şeyleri) vermiyor; verilenleri sahipleniyoruz. Bir de kalkmış ‘leHül mülk = mülk, Allah’ındır.’ diyoruz. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

İMAN - AMEL İLİŞKİSİ