İHÂNETİN BEDELİ

İhanetin Bedeli, filmi de var, kitabı da; ama ben bu yazıda, Yûsuf (a.s.)’a kardeşlerinin ihânetinin bedeline değineceğim.

Bu bedeli Yûsuf (a.s.) nasıl/ne şekilde ödemiştir?!. Bunun için, Yûsuf Sûresindeki 92. âyete kulak verelim.

“Yûsuf : Bugün ayıbınız (= suçunuz, ihânetiniz = hâinliğiniz) yüzünüze vurulmayacak. Allah günahlarınızı bağışlayabilir; çünkü O, acıyıp bağışlayanların en yücesidir.”

قَالَ لَا تَثْر۪يبَ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَۜ يَغْفِرُ اللّٰهُ لَكُمْۘ وَهُوَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَ

Kendini (= kim olduğunu) ve misyonunun ne olduğunu bilen, böyle söyler = böyle davranır. Kendisini adam yerine koymayanları (= kovanları, hakâret edenleri, küçük görenleri, vs.) bile, kazanmaya (= dinine kazandırmaya) çalışır. Elbette böyle davranmak çook zordur. Kitâb, bunlara (= böyle davrananlara), ‘zů hazzin azîm = büyük payın/büyük ödülün sahipleri’, der. (Bknz. 41/35.)

İhânete bedel olarak, ihâneti herkes verebilir; bu, aynı zamanda karşı tarafın kaybı demektir; önemli olan, kayıp değil, kazançtır.

Mü’min, kendi gurur (= onur/şeref) kaybını dahî, Allah için gözden çıkarabilen adamdır. Çünkü o, Rabbi olan Allah’ı her şeyden çok sever. = “eşeddü hubben lillah.” (Bknz. 2/165.)

Not : Mü’min, gönülden Allah’a güvenen = inanan; Müslim (= Müslüman), gönülden Allah’a teslim olan, demek.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

İMAN - AMEL İLİŞKİSİ