EFENDİMİZİN HAYATI KUR'ÂN'DI.

Efendimiz (s.a.v.), Kur'ân’ı hayatı ile okumuş-yazmıştı. O Kur'ân, sonradan kağıttan sayfalara yazıldı, Suhuf veya Mushaf oldu.

“İçinizden Allah’ın lütfuna ve âhiret gününe umut bağlayanlar, Allah’ı çokça zikredenler/ananlar için hiç şüphe yok ki Allah’ın Rasûlünde/Elçisinde (= Resûlullah’ta) güzel bir örneklik/modellik ( اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ) vardır.” (33/Ahzâb, 21.)

“Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” (Muvatta’. Hüsnü’l-huluk, 8.)

Birileri Eşi Hz. Âişe’ye Onun (= Efendimizin) ahlâkının nasıl olduğunu sorduğunda, o şöyle demişti : “Sen Kur’an okumuyor musun?!. Onun ahlâkı Kur’an’dı.” (Müslim. Müsâfirîn, 139.)

Bizler Kur'ân’ı okurken, Efendimizin hayat hikâyesini, özellikle 40 ilâ 63 yaş arasındaki hayatını (= biyografisini) çoook iyi bilmeliyiz. O günün sosyolojisi (coğrafyası, ticareti ve siyaseti de dahil) de bilinmeden Onun hayatı tam bilinmiş olmaz. Çünkü, “insan, yaşadığı coğrafyanın çocuğudur.”

25-40 yaş arası “yalnızlığı”, eşi ve çocukları ile ilişkisi/evliliği/aile hayatı”, 40 yaşından sonraki “arkadaşları/ashâbı, kavmi ve düşmanları” ile ilişkileri, tebliğ metodu, hicreti, Medine’de Ehl-i Kitâb (= Yahudi ve Hıristiyanlar) ile ilişkileri, Medine Sözleşmesi ile kurduğu devletin yapısı, gazve ve savaşları, Mescid-i Nebevî’nin işlevi gibi konular, (kesinlikle) kronoloji (Kur'ân’ın nüzul sırası, bu kronolojidir) takip edilerek okunmalıdır. Kur'ân, böyle okunursa, daha iyi anlaşılır ve Kur'ân’ın Sünnetle (= Efendimizin hayatı ile) bağı da koparılmamış olur. Ve böylece, Kur'âncıların (= Kur'âniyyûnun = ‘Kur'ân bize yeter!.’ diyenlerin) pabucu da dama atılır. Hadisler (= Efendimizin sözleri) de bu kritere göre değerlendirilir. Hadislere, yaşanan hâdiselerle ilgili, Efendimizin söylediği sözler olarak bakarsak, ‘mesele’! büyük ölçüde hallolur. 

...

İçinde bulunduğumuz şartlar, Efendimizin 30-35 veya 40-45 yaşında yaşadıklarına tekâbül ediyorsa : Kitâb’ın cihat (= kıtâl/savaş) âyetlerini; açlık çekiyorsak, orucu emreden âyetleri; henüz iyiliği emreden, kötülüğü nehyeden bir cemaat oluşturamamışsak veya yaşadığımız şehri henüz ‘fethedememişsek’ haccı emreden âyetlerini ŞİMDİLİK okumamıza gerek yok gibi! duruyor. Okursak ne olur?!. Kitâb’ın harac (حرج) ve liteşkâ (لتشقى) dediği durum ortaya çıkar. (Bknz. 7/2. 20/20. 22/78.); çıkıyor da.

Not : Harac (حرج) ve liteşkâ (لتشقى), zorluk, güçlük (= zahmet) demek.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

İMAN - AMEL İLİŞKİSİ