ÖZGÜR-LÜK
Özgür, özü gür; davranışları bi başkasından (Tanrı’dan bile?!) değil, özünden (= kendinden) neşet ediyor, demek.
Tanrı’dan bile demem, benim sözüm değil, ateist (= Tanrı tanımaz) özgürlükçülerin sözü. İnsandaki özü, insan var etmedi ki!. Ayrıca, her insanın özü aynı değil ki!. İnsandaki öz, potansiyel (= bilkuvve) olarak Tanrısal; fiilî (= bilfiil) olarak insanî. Her insan kendi özünü fiilî (= bilfiil) olarak kendi “yaratır = yapar”!. Tanrı, insanın özüne/içine = nefsine potansiyel (= bilkuvve) olarak taqvâyı ve fücûru koymuştur. = “feelhemehâ fücûrehâ ve taqvâhâ” (91/8.) İnsan, ya bunların birini tercih eder ya da ikisi arasında sürekli gider-gelir. Bu tercih ve gidiş-geliş, insandaki fiilî (= bilfiil) özü oluşturur. Böyle bakınca herkes farklıdır ve özeldir. Buradan kişilikler doğar.
Modern akıl (= batı aklı) özgürlüğü keyfîlik (ve suflîlik) olarak anlar, algılar. Oysa özgürlük, kişinin, özünde/kendinde hiçbir (dış) baskı hissetmeden (gönüllü ve vicdanî) fıtratına uygun davranabilmesidir. Fıtrat, El-Fâtır Olan’ın, insanı doğal, saf/temiz, masum; günah/kötülükle kirlenmemiş bir şekilde yarattığı ilk hâldir. (Bknz. 30/30.) Kirlenme, fücûru tercihle (Rabbe isyanla, ağaca yaklaşmakla) başladı. Fücûru tercih de (Rabbe isyan, ağaca yaklaşmak da) bir özgürlük; ama negatif özgürlük. Negatif özgürlük, yıkıcı; pozitif özgürlük, yapıcıdır. Pozitif özgürlük, insanı insan yapar, çünkü, insan bu tip özgürlükle kendini kemâl yoluna sokar = mükemmel kılmak ister. Negatif özgürlük, insanı hayvandan da daha aşağı düşürür = “bel hüm edall.” (7/179.)
Mükemmel Bir (= Ekram-el Ekramîn Bir) Tanrı’ın yol göstermesi = hidâyeti ve rehberliği kabul edilmezse, insanın mükemmeli bulması mümkün değildir.
Kirlenmemiş vicdan, sürekli (doğruyu) arar, sözlerin en güzeline uymak için her söze kulak verir. (Bknz. 39/18.) Ve En Güzel Sözün, Kelâmullah = Kur’ân olduğuna inanır.
Toplumsal, kültürel ve tarihsel olarak ana-babamızdan tevârüs ettiğimiz (= miras aldığımız) inancımızı özgür/hür (= muharraran) bir biçimde irdelemeden (incelemeden, sorgulamadan), m’alesef bu imanın bir hayrını/faydasını göremiyoruz; bu imana emek vermediğimiz için üç kuruşluk mala, makama, üne-unvana satıyoruz.
Allah bizi özgür (= muharrar/hür) yaratmış, ama biz Allah’a değil, kullara (= nefsimize ve bize benzeyen kullara) kul olmaya kalkıyoruz.
Gerçek özgürlük, Allah’a kulluktur. Bu cümledeki özgürlük, kullukla; kulluk da özgürlükle çatışmaz. Çünkü, Allah, Kendi Zâtı ile çatışmaz. = O’nun tüm emirleri birbiriyle tutarlıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder