O ve BEN
O, Hüve/Hû = هو; ben, ene = أنا. Akıl, ben/أنا der; kalp, Hû/هو der.
Kişi, aklından kalbine giden bir yolu bulamıyorsa, kendinin de O’nun (= Hû/هو’nun) da farkında değildir. O’nun (= Hû/هو’nun) farkına varmak için aklı susturmak gerekir mi, farkına varmak, aklî mi, kalbî mi?!. İkisi de. Aklı susturarak, kalbin/kalbimizin sesini duyamayız. Akıl, kalpten ayrı değildir. Akıl kalp ile bir olursa, akıl “değişir”! (“değişik”! çalışmaya başlar) ve kalp, “akleden kalbe” dönüşür.
O’na Duâ
Duâ, Allah’tan istemek ve (zorda/darda kalınca) Allah’ı çağırmaktır.
“Allah ile birlikte başka bir ilâhtan istekte bulunma. O’ndan başka ilâh yoktur. O’nun “yüzü” hariç her şey yok olucudur. Hüküm O’nundur ve O’na döndürüleceksiniz.” (28/88.)
Akıllarından kalplerine giden bir yol olmayanlar, verilen nimetlere doymayanlar ve sürekli O’ndan bişeyler isteyenlerdir; yol olanların duâsı (= isteği) ise, zorlukta/darlıkta bile şükürdür/teşekkürdür.
...
Pozisyon
Kişinin toplum içindeki konumu, durumu, yeri.
'Nasıl Müslüman olunur?!.' yazıma çok ciddî eleştiriler geldi.
Müslüman olmak, Allah’a kul, teslim olmaktır.
Kişi, kimin kuluysa, O/onun tarafından kul-lanılır ve toplum içindeki pozisyonunu da (= konumunu, durumunu, yerini de) bu belirler. O eleştirilere kısa cevap olarak şu soruları soruyorum : Hangi pozisyondayız; kim ya da kimler tarafından kul-lanılıyoruz?!. = Kimin kuluyuz?!. (Buna bakalım; o zaman, o yazıyı daha iyi anlarız.)
Yorumlar
Yorum Gönder