BİR ÖRNEK DE EFENDİMİZDEN
Tulekâ terimini duymuşsunuzdur, TLK (طلق) fiilinden, tâlik/طالق’in çoğulu. Talâk, boşanma, eşlerin karşılıklı olarak serbest kalması.
Mekke (oligarşisi) Efendimize ve ashâbına çok çektirmişti. 630’da Mekke fethedilince, Mekke'de, bizim durumumuz ne olacak, Muhammed (!) bize nasıl ve ne şekilde muamele edecek (= davranacak) diye endişe ve korku ile bekleyen kişilere tulekâ deniyor. Bunların çoğu “müslüman” olmuştur ve bunlar daha sonra (Emevî ve Abbasî döneminde) İslâm devletinde üst düzey yönetici olmuşlardır; ben isim vermeyeyim, siz, o dönemde Şam, Mısır valileri, Hz. Ali (r.anh.) ile savaşanlar kimler bakabilirsiniz.
En doğrusunu Allah bilir, (ama) sizce bunların teslimiyeti (= müslümanlığı) gönülden midir, yoksa güç karşısındaki “zorunlu = mecbûrî” teslimiyet midir?!.
Gönüllü teslimiyet olsaydı, bence onlar daha sonra “sorun” çıkarmazlardı. Muhtemelen onların ileri gelenlerinde asabiyet (= ataların dinine bağlılık) ve geçmiş atalarının yaşadığı yenilginin hıncı/kini vardı. Ümeyyeoğulları olarak bizim onlardan neyimiz eksik; niye bizi hep Hâşimoğulları yönetiyor?!... Peygamber de onlardan çıktı... yine bizi “yıktı”!...
Peygamber (s.a.v.) ne yaptı?!.
“Size Yûsuf’un kardeşlerine hitap ettiği gibi hitap edeceğim” diyerek, “Bugün sizler azarlanıp kınanmayacaksınız; gidin, hepiniz serbestsiniz” (= tulekā'sınız) dedi. (Taberî Tarihi. c. II, s. 161.)
Peygamber (s.a.v.)’ın Mekke Fethi esnasındaki hâli, tam bir tevâzû hâliydi; çünkü O, Nasr Sûresini içine sindirmiş biriydi.
“Allah’ın yardımı ve fethi/fetih geldiği zaman, insanların Allah’ın dinine dalga dalga (= bölük bölük, fevc fevc) girdiklerini gördüğün zaman, işte o zaman, (böbürlenme, kendine bi pay çıkarma!) Rabbini hamd ile tesbih et ve O’ndan mağfiret dile. Kuşkusuz O, tövbeleri kabul edendir. (110/1-3.)
Yorumlar
Yorum Gönder