MÜSÉBAKA
Müsabaka, sebaka (سبق) kökünden, yarışma, rekâbet demek. Rakip olmazsa yarışma (= müsabaka) olmaz. Bizler müsabakayı, genelde spor oyunları için kullanırız. Din, bu kelimeyi “iyilikte yarış”, cennet ve Rıdvân (= Allah’ın rızasını kazanmak) için kullanır. “sébıkû ilâ mağfiretin min rabbiküm ve cenneh.. ” = Rabbinizin mağfireti ve cennet için yarışın!... (57/21.)
Yarışta, rakip “yenilir = geçilir”, aslâ öldürülmez. Bu yarış, düşmanca bir yarış değildir, rakipsiz yarışma olmaz. Bu yüzden, bu kısacık dünya hayatında (= sahasında, arenasında) sürekli rakibimiz değişir; rakibimizi yendikçe ve rakibimize yenildikçe dönüşürüz, sürekli başka başka rakiplerle karşılaşırız.
Amaç, “şampiyon”! olmaktır.
Ne yazık ki herkesin yönü (= hedefi = amacı) aynı değil. Kimi, mal için; kimi, makam için; kimi spor (= oyun ve eğlence) için yarışıyor.
Bu farklılık neden?!.
Yaşam algısının (= burada bulunuş amacımızın) farklılığından.
Din, bize amaç (= hedef, yön) ve anlam verir. Der ki : “Herkesin yöneldiği bir yönü vardır. Öyleyse siz de yararlı işler yapmada birbirinizle yarışın. Nerede olursanız olun Allah hepinizi bir araya getirir. Kuşkusuz, Allah her şeye güç yetirendir.”
وَلِكُلٍّ وِجْهَةٌ هُوَ مُوَلّ۪يهَا فَاسْتَبِقُوا الْخَيْرَاتِۜ اَيْنَ مَا تَكُونُوا يَأْتِ بِكُمُ اللّٰهُ جَم۪يعاًۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
...
Kıbleyi sadece “coğrafî yön” olarak algılamamamız gerekiyor. Bu “coğrafî yönü” zenginleştiren ve içini dolduran ahlâkî yöndür. Bu yön olmazsa, bütün yarışmalar (= müsabakalar) anlamsızlaşır ve zamanla düşmanlığa dönüşür.
Farkında mısınız, siyasette, ticarette, sporda sürekli “düşman” üretiyoruz. Düşmanlık (karşılıklı olarak), öldürmeye = yok etmeye; rekâbet, (karşılıklı olarak) daha iyi, daha mükemmel olmaya dönüktür. = Düşmanlık, öldürür; rekâbet (= müsabaka), geliştirir, büyütür. Siyasette, ticarette, sporda, eğitimde, bilimde (= akademide) büyüyemeyişimizin sebebi, rakibimizi yok etme, etkisiz hâle getirme, rakipsiz olma güdüsü.
Kemâl, yarışta; düşmanlıkla değil. Bu nedenle herkes, kendi düzeyinde (= seviyesinde) bir rakip bulabilmeli = her türlü düşünceye hayat hakkı tanımalı.
“Onlar, her sözü dinlerler ama o sözlerin en güzeline uyarlar.” (39/18.)
Buna “demokrasi” (= siyaset yarışı) dersek, bundan daha güzel bir “demokrasi” olur mu?!.
Yıkıcı ve yok edici bir “demokrasi” değil, yapıcı ve her fikre kulak veren, bu fikirler arasında en iyisini, en güzelini seçen bir “demokrasi”!.
Not : Buradaki fikir, ahlâkla (= davranışla, eylemle) uyumlu ve tutarlı bir fikir; salt soyut ve teorik bir fikir (= nazariye) değil; praksis.
Yorumlar
Yorum Gönder