ZİKİR'DEN YÜZ ÇEVİRMEK

Zikir, Kur’ân’dır. 

“Ey İman edenler, mallarınız ve evlâtlarınız sizi Allah’ı zikirden (= Allah’ın Zikr’inden) alıkoymasın. (=  لَا تُلْهِكُمْ)  Kim bunu yaparsa bilsin ki kaybedenlerden (= hüsrâna uğrayanlardan) olur.” (63/9.)

تلهى , uzaklaşmak. Mal ve evlât, kişiyi, Allah’ı zikirden (= Allah’ın Zikr’inden) uzaklaştırırmış.

Mal ve evlât sahibi olmayalım mı?!. Elbette olalım, ama onları Allah’ı sever gibi, hatta Allah’tan daha çok sevmeyelim!.

“Bazı insanlar, Allah’ın yanı sıra başka varlıkları Allah’a denk tutarlar ve onları Allah’ı sevdiği gibi severler. İman edenlerin Allah’ı sevmeleri ise her türlü sevgiden daha üstündür. Zulmedenler, azabı gördükleri zaman kuvvetin bütünüyle Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın azabının çok şiddetli olduğunu keşke daha önceden anlayabilselerdi!.” (2/165.)

Bunu önceden anlayabilenler, Allah’ı zikirden (= Allah’ın Zikrinden = Kur’ân’dan), yüz çevirmezler. Allah (= Allah’ın dini = hak-hakikat) söz konusu olduğunda, mallarından da evlâtlarından da “vazgeçebilirler”!.

Ama bazı evlâtlar ve eşler, Allah (= Allah’ın dini) ve hak-hakikat için mal ve zaman (= emek) harcama söz konusu olduğunda, kişiye engel olurlar; ‘bize vermiyorsun, bizimle ilgilenmiyorsun, ama başkalarına gelince yağdırıyorsun.’, derler.

“Herhangi birinize ölüm gelip çatıp da : ‘Rabbim! Ölümümü yakın bir zamana kadar ertelesen de böylece ben de sadaka versem ve iyilerden olsam.’ demezden önce, size rızık olarak verdiklerimizden karşılıksız yardımda bulunun.” (63/10.)

Ölüm gelince, hayırsız olan mal ve evlâdın fayda vermediğini anlayacağız ama o zaman, iş işten geçmiş olacak. 

En iyisi biz, ölmeden, neye, ne şekilde değer vereceğimizi bilelim. Bu da Allah’ı zikirden (= Allah’ın Zikrinden = Kur’ân’dan), yüz çevirmemekle =  Allah’ı ve Allah’ın Zikrini (= Kur’ân’ı) unutmamakla olur.

“Allah’ı unutan (= umursamayan), Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın!. İşte fâsık/fâsıq olanlar bunlardır.” (59/19.)

وَلَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ نَسُوا اللّٰهَ فَاَنْسٰيهُمْ اَنْفُسَهُمْۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ

Zikr’i unutmak, Zikir’den yüz çevirmek, fısk/fısqtır.

Zikir, bize Rabbimizin (ve Efendimizin) mirasıdır.

“Sonra kullarımızdan seçtiğimiz kimselere Kitâb’ı miras bıraktık. Onlardan bir kısmı (1. grup) kendilerine zulmederler, bir kısmı (2. grup) ortalama bir yol tutarlar, bir kısmı da (3. grup) Allah’ın izniyle hayırlarda yarışır. (önde giderler.) İşte büyük fazilet/fazl (kurtuluş) budur.” (35/32.)

ثُمَّ اَوْرَثْنَا الْكِتَابَ الَّذ۪ينَ اصْطَفَيْنَا مِنْ عِبَادِنَاۚ فَمِنْهُمْ ظَالِمٌ لِنَفْسِه۪ۚ وَمِنْهُمْ مُقْتَصِدٌۚ وَمِنْهُمْ سَابِقٌ بِالْخَيْرَاتِ بِاِذْنِ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَضْلُ الْكَب۪يرُۜ

Biz hangi gruptanız veya hangi gruptan olmaya adayız; böyle bir “derdimiz”! var mı?!. Zikri unutanlarda böyle bir “dert” olmaz, onlar, birinci grubun adamlarıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

İMAN - AMEL İLİŞKİSİ