YANMA/K!
Her duyma, her okuma = her görme, bilme değil.
Her bilme de tanıma değil.
Her uyanmanın uyanma olmadığı gibi.
Yanmadan uyananlar, uyanmış sayılmaz.
Yanmadan okuyanlar, okumuş/bilmiş sayılmaz.
Yanmadan tanıyanlar, tanımış sayılmaz.
İçinde biyangın (ateş) olmadan bilenler, tanıyanlar, bilmiş ve tanımış sayılmazlar.
...
Mûsâ o ateşi (yangını) görünce, “bildi ve tanıdı.”
Rabbi Ona : “İnnî Ene Rabbuk, ... İnnî Enellah... = Benim senin Rabbin, ... Ben Allah’ım... sadece Bana ibâdet = kulluk et!.”
“Namazı (salâtı) ikâme ederek sadece Beni zikret!.”
“Hakikate inanmayanların, bencil arzularının/tutkularının (= hevâ) tutsağı olan hiç kimsenin (kendin de, kendi dışındaki tağutlar da), seni Benden alıkoymasına izin verme!; yoksa kendine yazık etmiş (kendi değerini düşürmüş) olursun.” dedi. (20/Tâ-Hâ, 12, 14 ve 16.)
...
“O ilahî ateşten” zerre kadar nasibi olmayanlar, bildiklerini sanırlar ama bil(e)mezler; tanıdıklarını sanırlar ama tanı(ya)mazlar; uyandıklarını sanırlar ama uykudadırlar.
O ateşle burada yanmayanlar, ötede cehennem ateşinde yanacaklar!.
O ateş insanı burada “yakarak” öteye temiz gönderir; onunla burada yanmayanlar, ötede yanacak ama Allah-u A'lem hiiiç temizlenemeyecekler ve cenneti de hak edemeyecekler!.
Günah = kötülük, bizim bir parçamız = huyumuz hâline gelirse, biz yanmadan günah = kötülük bizden uzaklaşır mı?!.
Günahtan tövbe (= tövbe-i nasûh) bir yanma değil mi?!.
Yanmadan o günah terk edilir mi?
Ne kadar çook yanarsak, o kadar çook temiz gideriz.
Yanmazsak (tövbe = tövbe-i nasûh etmezsek) çoook yanacağız, çoook pişman olacağız, çook bağıracağız, çoook feryâd edeceğiz ama bizi hiçkimse duymayacak; duyan da “fezůqû azæbel harîq; zůq!. Tat! bakalım bi o kavurucu ateşin = azæbın tadını!. ” (8/50. 22/22.) sen o ateşi hiç tanımadın!, diyecek!.
Azb (عذب) ve azâb (عذاب) aynı kök. Azb, tat; azâb, ızdırab/ıstırab, acı tat!.
Buradaki yanma, tatlı, hoş ve güzel; ötedeki yanma, ızdıraplı/ıstıraplı, acı ve eziyetli olmalı. (Allah-u A'lem)
Yorumlar
Yorum Gönder