TAHSİL

1. Okuma = İlim tahsil etme.

2. Bu ilmi  başka bir şeye (sözgelimi paraya) tahvil ederek tahsil etme/alma.

İlki, rüşte ermek için çalışma; ikincisi, bu kazancı (bu kazanç rüştse bu rüştü paraya) alacağa dönüştürmek için çabalamadır.

Günümüzde ilim tahsili büyük oranda iyi bir meslek sahibi olmak, çook para kazanmak için yapılıyor; eskiden böyle değildi. 

Nasıldı?

Eskiden ilim tahsili, sadece rüşte ermek ve erdirmek ve de rüştü artırmak (!) için yapılırdı. Bugün ise biz rüştü, akıl bâliğ olma (18 yaşına gelme) olarak anlıyoruz. Bu fıkhın/hukukun rüşt anlayışıdır; doğrudur, yanlış demiyorum; eğer bir insan bişeylerle mükellef (sorumlu) tutulacaksa bu, elbet belli bir yaştan başlamalı, ilelebet süremez ama 40-50 yaşına geldiği hâlde hâlâ rüştle tanışamamış o kadar çook insan var ki!. Rüştü geliştirmek ise herkesin işi değil; bu, çook az insana nasip olan bişey. Bu, ilim tahsilini meslek (kazanç kapısı) olarak görmeyenlere has bişey; yaşla ilgili bişey de değil.

18-20 yaşlarına gelmiş gençlerin (meslek) tecih/i yaparken, rüşte erip-ermediklerini az-çok fark edebilirsiniz. Genç, mühendislik tercihi yapacaksa (mühendislik okuyacaksa), neyi yapmayı, ne yapmayı amaçlıyor, niye mühendis, neyin mühendisi olmak istiyor, buna göre bir tercih (tahsil) yapmalı. İnsanları öldüren bir silâh (araç) mı yapacak, onların hayatını kolaylaştıran bir teknik mi geliştirecek, mevcut tekniklerle mevcut teknolojileri üreten bir şirkette yüksek paralar mı kazanacak, vs...

Yine bir genç, ilâhiyat (din) tahsili (tercihi) yapacaksa, “din adamı olarak dinin itibarından mı” yararlanacak; dinî bilgi “satarak” ya da dinî ritüellere “önderlik/imamlık”! ederek din sırtından para mı kazanacak; yoksa önce kendisi/ni rüşte (hidayete) erdirip, yaptığı tahsille insanları da mı hidâyete teşvik (tebliğ) edecek...

Tahsil, hiç bitmeyen, ölünceye kadar devam eden bir süreçtir. Seküler paradigma buna hayat boyu öğrenme der; doğru da der; hayat ve meslekler durağan değildir her geçen gün gelişiyorlar ve değişiyorlar. Bilginin bu değişim ve gelişime ayak uydurması gerekiyor. Bu değişim ve gelişim, iyi yönde de kötü yönde de olabilir. Rüşt, bu değişimin ve gelişimin iyi yönde olması için şarttır, gereklidir. Henüz rüştüne ulaşamamış meslekler ( = kişiler), bu değişim ve gelişimi kötü yöne evirirler/çevirirler = ıslahından sonra yeryüzünü fesada verirler ama biz ıslah ediyoruz derler. (2/11. 7/56.)

Rüştüne erişmiş/ermiş kişiler hangi mesleği yapıyorlarsa yapsınlar, onların önce bu kötü yöne evirilmiş/çevrilmiş trendi durdurmaları; durduramıyorlarsa (durduramayacaklarına inanıyorlarsa) o meslekleri yapmamaları gibi bir sorumlulukları vardır. Yâni rüştüne ermiş bir mühendis, ben insanları ve tabiatı (canlıları) öldüren bir (biyolojik, kimyasal, mekanik vs.) silah yapamam demelidir; din tahsili yaparak rüştüne ermiş bir “din adamının”!, benim öncelikli görevim bu dinin sırtından para kazanmak değil insanlara bu dini “duyurmak” demelidir. Tahsil, öncelikle cepteki (bankadaki) parayı, toplumdaki itibarı güçlendirmek = çoğaltmak için değil, sorumluluğu = Allah’a kulluğu güçlendirmek için yapılmalıdır. 

Bunu da ancak rüşte erenler = reşit olanlar ve rüştünü geliştirme peşinde olanlar anlayabilirler; henüz daha rüşte er(e)memiş = “çocuk kalmış”! olanlar, bu sorumluluğun altına giremez, sokulamazlar; bırakın onlar biraz daha oyun oynasın/oyalansın!.

Oyunda da roller (unvanlar) değişiyor, değil mi? 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET