AHSEN-İ TAKVÎM

Ahsen, hesen’in ism-i tafdili, en güzel.

Takvîm :

1-Zamanı düzenleyen sistem.

2-Kıyâm’dan düzenlemek, tanzim etmek, kıymet belirlemek.

Kıyâm : Dosdoğru, dik (omurgalı) bir şekilde ayakta durmak, ayağa kalkmak, sürünmemek.

Ahsen-i Takvîm’in zıttı, esfel-i sæfilîn. Her iki ifâde de (tamlama da) Tîn Sûresinde geçer.

İnsan, fıtraten ahsen bir şekilde düzenlenmiş, yaratılmıştır. Tîn Sûresi dört (4) yeminden sonra, “Biz insanı ‘en güzel bir şekilde’ = kıvamda yarattık; sonra onu esfel-i sæfilîne çevirdik.” der. İki hâldeki fail de Biz’dir. İnsanı yaratan Allah’tır da, onu tekrar esfel-i sæfilîne çeviren de Allah mıdır?

Düz anlamla ve kısa yolla bakarsak, evet.

Allah’ın insanı durup dururken hem ahsen-i takvîm üzre yaratıp hem de esfel-i sæfilîne çevirmesi “saçma” değil mi?

Bu “saçmalığı” mantıklı kılmak için düz (sathî) okuma değil derin okuma yapmamız gerekiyor.

İnsan dışında, insandan önce de her şeyi yaratan Allah’tır. İnsan her şeyin “sonunda, en son ve en güzel” yaratılmıştır. Onun yaratılışında daha da güzele ulaşma potansiyeli vardır; o (insan), o potansiyeli kullanıp-geliştirmezse geri (hayvanlar seviyesine, esfel-i sæfilîne) de düşebilir. Nitekim bu potansiyeli kullananlar aynı sûrede “illellezîne âmenû ve amilussâlihâti = iman eden ve salih iş yapanlar” şeklinde belirtilmiş ve onlara kesintisiz ecir va’dedilmiştir. Bunları yapmayanlar, insanlıktan esfel-i sæfilîne düşerler. Esfel-i sæfilînde olanları da Allah yaratmıştır; onlar bizâtihî kötü değildir; insana, insanın durumuna (seviyesine) göre ve insan o seviyeye düşerse kötüdürler. Yani insan, kendi kendini iman etmeyip kötülük işleyerek, fıtratını bozarak, fıtratında kendisine verilen müthiş imkânları (duyu, duygu, akıl, irade, kalp, gönül, hayal, bilgi, sezgi vb.) kullanmayarak, yine Allah’ın yarattığı insandan düşük (potansiyelli) diğer varlıkların seviyesine = esfel-i sæfilîne düşürür, onlar gibi yapar. Bu “yapış, yaratış değil, yaratış Allah’a aittir” insanın kendi iradesi ile olur; insan kendinin öyle olmasını ister, Allah da yaratır. İnsandan daha düşük (esfel) varlıkları da O yaratmıştır. Eğer insanı Allah esfel-i sæfilîne düşürse idi, ona akıl ve irade verir miydi? Kitâb ve Peygamber gönderir miydi? Cenneti ve cehennemi yaratır mıydı? O (Allah) istiyor ki insan, insan olsun, kendinden daha aşağı bir varlık olmasın; hatta insan Kendi’ne yak(ın)laşsın!.

Bu tamlamayı/ifâdeyi (esfel-i sæfilîni) ‘dolaylı yoldan olumlu bir şekilde’ Allah’a izafe etmek için yaşlanma (kötürüm hâle gelme ve ölme) olarak tefsir edenler, sûrenin başını da sonunu da Kitâb’ın “ana fikrini” de anlamamış görünüyorlar.

Allah-u A'lem. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET