SINIR

Bütünden (Büyük Varlık’tan) ayrı farz edilen; herbiri bişey (bivarlık) olan ama o bütünle (Büyük Varlık’la) bağını (ilişkisini) koparamayan, koparırsa ölen (yok olan), bütün dışındaki her şey, herkes için geçerli bir kavramdır sınır.

Sınır koyma, bölme ve bölünmedir.

Büyük Varlık’tan “kopan” her varlık, sınırlı bir varlıktır; ona (onlara) bir “isim” koyarız; bu “kopan/ayrılan varlıklar” somut da olabilir soyut da.

Sınır, kendi içinde “kendine yetersiz” bir bütünlüktür; kişi bu yetersizliğini diğer varlıkların “bütünlüğü”! ve Bütün Varlık’la ilişkisi sayesinde gidermeye çalışır.

Aynı zamanda sınır/lama, “belli bir süre” yeterli olma (zengin olma) anlamına da gelir ama o sürenin sonunda kişi/sınırlı varlık, yetersizliğini anlar ve öteki varlıklarla ve Bütün Varlık’la ilişkiye geçerek bu yetersizliğini gidermenin yollarını arar.

Öyle bir zaman gelir ki, tüm varlıkların kendi gibi sınırlı olduğunu anlar ve Sınırsız ve Mükemmel Bir Varlığa tapar!.

(Bütün Varlık, parçalı/sınırlı varlıkların bir bütünü/toplamı iken, Sınırsız ve Mükemmel Bir Varlığın onlarla “organik hiçbir bağı” yoktur ama onları O yaratmıştır. Yaratmada doğum gibi “organik bir bağ” yoktur.)

Sınırlı olma, ayrılma, firaktır; sınırsızlığı arama, buluşmadır, vuslattır.

Sınırsızlığı arama ise ibadettir.

Sınırsızlığı arama, “tamamlanma, tamam olma” arayışıdır.

Her işi “ibâdet gibi” yapma, bu sınırsızlık arayışının, abd (kul) olmanın da adıdır.

Yetersizliği anlama ve bu yetersizliği yeterli kılma arayışı, aynı zamanda Rab arayışıdır, yetersiz varlıkları rab görmekten vazgeçiştir.

Hiçbir sınırımız olmasaydı, tamamen özgür ve kendi kendimize yeter olsaydık, bu arayışlara girmezdik.

Kendini kendine yeter (müstağnî) gören, Rab arayışını terk eden ve nefsini ilâh kabul edendir.

Her arayış, kemâldir; kemâli durdurma da istiğnâdır. Çünkü Sınırsız ve Mükemmel Bir Varlığa sınır koymadır. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET