DOGMA

Dogma, sabit/değişmez inanç = fikir diye çevriliyor; nasslara da dogma gözüyle bakılıyor. Nass, kesinlik içeren (ilâhî) söz demek ama o ‘kesinlik’, içinde bulunulan şartlara ve zamana göre şekillenir; dünün kesinliği, bugünün kesinliği ile örtüşmez.

Hayatta Rabbimizden başka değişmeyen = yenilenmeyen hiçbişey yoktur. Dogma taşsa, Nass su gibidir. Nass (dolayısıyla Allah). her hayatın can suyu iken; dogma hayatları taşlaştırır.

Her doğan güneş, yeni bir güneştir. “Allah her ân yeni bir ‘iş’tedir = külle yevmin Hüve fî şe’n; göklerde ve yerde olanlar (her ne isterlerse) O’ndan isterler.” (55/Rahmân, 29.) ama çoğu “çokluk dünyasında” kaybolduğu için “Asıl Adresi” bulamaz.

Her gün yeniden doğarız ama bu doğuşumuz dünümüzü/geçmişimizi silmez, yok etmez.

Her nefes alış-verişimiz yeni bir hayattır. Nefes alır da veremezsek, verir de alamazsak ölürüz; biz “farkında olmasak”! da nefes alırken de verirken de “Hû” deriz; El-Hayy-el Kayyûm olan Rabbimizi tesbih ederiz; kainatta Rabbini zikretmeyen hiçbişey yoktur. “yusebbihu lillâhi mâ fissemâvâti ve mâ fil arz.” (64/Tagâbun, 1.)

“...lâ tebdîle li kelimâtillah... Allah’ın kelimelerinde (sözlerinde) aslâ tebdil/değişiklik olmaz.” (10/Yunus, 64.). Bu, Allah’ın verdiği Söze (va’de ve vaîde) ve koyduğu ahlâkî-dinî ilkelere işarettir. Bu ilkelerdir Nass. Bu ilkeler ilk insandan son insana kadar değişmez ama insanların koyduğu ilkeler (kurallar, yasalar, dogmalar) zamanla değişir.

Dün atalarımızın koyduğu kuralları, yasaları, ilâhî ilkelerin ruhuna uymadığı için değiştiriyoruz; uyana kadar (uydurmak zorunda olduğumuz âna kadar) da değiştirmeye devam edeceğiz; onlara dogma gözüyle bakamayız.

Nassa tâbî olmaktan başka çaremiz yok.

Burada tâbî olmazsak ötede mecbûren tâbî olacağız.

Nass (ﻧﺺّ), bize Rabbimizin nasihatıdır. 

Nass, ilâhî nushtur.

Nush ile uslanmayanı Rabbimiz ateşle “terbiye” edecek.

Önemli olan, insanî nasihatleri nasslaştırmamak, onların ilahî nasslara uygunluğuna dikkat etmek ve Peygamber sözlerinin nasslara aykırı olmamasına bir de bu gözle bakmak.

“Allah : Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara, Allah’tan başka beni ve annemi iki ilâh edinin diye sen mi söyledin?, buyurduğunda, ‘Sen yücesin. = SübhâneKe’ dedi. Gerçek olmayan bir şeyi söylemek haddim değil. Ben onu söyleseydim, Sen onu bilirdin. Nefsimde/bende olanı Sen bilirsin, ben ise Sen’de (Sen’in Zâtında) olanı bilmem. Sen, gâib olanları eksiksiz bilensin.” (5/Maide, 116.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET