DİNDARLIK ALGIMIZ

Dine girmek, dindar olmak mı demek?!

Dine, “Lâ ilâhe illâ Allah, Muhammed-ur Rasûlüllah.” diyerek girilir. Bu giriş, bir işe, çıraklığa girer gibi bir giriştir, bunun kalfalığı ve ustalığı da vardır...

Hiç tanımadığınız, bilmediğiniz bir işe önce çırak olarak başlarsınız, sonra kalfa, sonra usta olursunuz; dindarlık da böyle bişeydir.

Dine ilk girene önce “getir-götür işleri” verilir, sonra “basit işler” daha sonra da “ağır işler!.”

Mesleklerde ustalık, nasıl bir yetişme sürecine tâbî ise, dindarlıkta da benzer bir süreç işler.

Dine ilk girene, bazı ‘dinî talimleri’ tekrarlama ve onları yapmada beceri kazanma işleri verilir.

Sözgelimi ilk defa namaz kılmaya başlayan birine, namazın nasıl kılınacağı (dış/görünen şartları, ki bunlar aynı zamanda namaza hazırlıktır) öğretilir; kişi, namazı gönüllü ve severek kıldıkça namazın içindeki şartlara (iç şartlarına) da nüfûz etmeye ve kıldığı namazdan haz almaya (huşû duymaya) başlar... ve namazı hayatı kılar.

Oruçta da aynı süreç geçerlidir. İlk defa oruç tutan adam, aç kalmayı öğrenir, sonra açlığa alışır (imsakta ve sahurda iki öğün ve az yer), sonra kendi yiyeceğini (Allah için) başkalarına verir.

Zekât, önce zorunlu bir “vergi” olarak başlar/verilir, sonra gönüllü olur, sadakaya (üç kuruşa değil!) ve îsâra döner/dönüşür.

Hac, herkesin yapabileceği bir ibâdet değildir; o, Allah için toplumsal ve siyasal sorumluluk almayı göze almadır; herkes hacı olamaz.

...

Bizler, Kelime-i Şehâdet getirince dindar oluyoruz ve iş bitiyor sanıyoruz!.

...

Kelime-i Şehâdet, “ağır bir sözdür” ve kişiye “ağır sorumluluklar” yükler ve bu “yük”, herkesin istidâdı (kapasitesi, kabiliyeti) oranındadır. 

Herkes bu sözü aynı düzeyde söyleyemez!. “... ki buyurun!” diyerek toplu söyleme de herkesi eşit kılmaz.

Bu sözü çıraklık düzeyinde söyleyenle ustalık düzeyinde söyleyen aynı söylemez. Sözlerin lafızları çırak için de kalfa için de usta için de aynı şekilde söylense de... “söyleyişler” ve “o sözlerin kişilerdeki etkisi” bir olmaz.

Allah (lafzı) da öyle!. Kimi, Allah deyince sadece “ses çıkarır”; kiminin yüreği ürperir = “vecilet qulûbühüm.” (8/Enfal, 2.) kimi de secdelere kapanır = “harrû sücceden.” (17/İsrâ, 107 ve 109. 32/Secde, 15.).

Din/darlık, ‘din fabrikasında’ üretilen ‘hazır bir elbise’ değildir; onu herkes ‘kendi üretir ve kendi büyütür.’ (Bu, yeni bir din üretme değil, dinden dindarlık üretmedir.)

Peygamberlerin bile Allah katında dereceleri vardır.

Dindarlık tâ’limine devam. Unutmayalım her fazladan tâ’lim bizi daha fazla dindar yapar.

(Ta’lim, hem öğrenme hem de öğrendiklerini yapma/uygulamadır.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET