KİRA
Mülkü (sahipliği), başkasında olan bir gayrimenkulün kullanımının belli bir süreliğine bir başkasına ücretle verilmesi. Îcar.
Sözü dolandırmadan konuya gireyim. Bu mülk (yer-gök, hava-su, bedenlerimiz vs.) ), kimin?
İnananlar, Allah’ın; inanmayanlar, “kimsenin” ya da “bizim = kim sahipse onun” diyeceklerdir; ‘kim sahipse onun’ cevabını inananlar da verebilir.
Mülkün sahibi yoksa, o mülk târumâr edilir; varsa, sahibine kira verilir; sahibi bizsek, biz o mülkü, çalışarak elde ederiz...
Yeri-göğü, havayı-suyu, bedenlerimizi vb. çalışarak mı elde ediyoruz?!.
Pekiî, bunların kirasını veriyor muyuz?!.
Mülkün Sahibinin kiraya ihtiyacı yok ki!!.
Elbette yok.
Ama bizim O’nun Mülkünde “bedavadan oturma ya da o mülkü gasp etme” hakkımız var mı?
Yok.
Öyle ise bişekilde! o mülkün “kirasını” vermeliyiz.
Mülkün Sahibi, “kirayı” para olarak değil de kulluk olarak istiyor.
“Kulluk yapın = Benim dediğime göre yaşayın, sizden “kirayı almış, Bana olan borcunuzu ödenmiş” kabul ederim.” diyor.
Kulluk, O’nun Dinine uygun yaşamdır; din de zaten (deyn’den) borç ödeme ve Mülkün Sahibi ile yapılan ‘sözleşmeye = mîsaqa’ uyma/bağlı kalma anlamına gelir.
O’na olan borcunu ödeyebileceğini düşünen adam, müselman değil megalomandır
Yorumlar
Yorum Gönder