VUSLAT

Ferdiyet farkiyettir, farktır, herkesten farklı olmaktır. Herkese benzemek ise, herkes olmak, toplum kurmak, toplumsallaşmaktır. Ferdiyeti oturmamış bireyler birbirlerini taklit ederek bir toplum (cemiyet, millet, cemaat vs. = yapı) kurmaya kalkarlarsa, o toplumu toplum yapan, insanları birbirine bağlayan değerler, bağlar zayıf olur; bu zayıf ve basit değerler onları bir arada tuttuğu için basit/hafif bir şokta (sıkıntıda) yapı dağılır.

Topluma güçlü değerleri güçlü kişilikler (fertler) aşılar.

Geçmişten gelen değerler de “güncellenmezse, bakımı yapılmazsa” yaşlanır-zayıflar. Bu güçlü kişilikler (fertler), geçmişten gelen değerlere yeni ve taze ruh üflerler ve toplumlarını diri tutarlar.

Bu kişilikler (fertler), ma’rifet ehli adamlardan oluşur.

Ma’rifet, bu çokluk alemindeki farkı/farkları, kişisel ferdiyetleri aşmadan ve “İlâhî FERD”! ile buluşmadan (vuslat) elde edilebilemez.

“Bu adamlar”!, vuslatı ma’rifetle elde eder ya da ma’rifetle vuslata ererler, kulluklarını da farkla (ferdiyetleriyle) yaparlar.

Ferdiyeti oluşmamış olanlar vuslata ulaşamazlar; onlar toplum içinde bile kaybolur, fark edilmezler.

Vuslat, fark ediş ve fark ediliştir.

Vuslatla siz Rabbinizi, ‘Rabbiniz sizi fark eder’. İşte budur ma’rifet!.

(Vuslat : varılmak istenen hedefe/amaca kavuşma, sevgili ile buluşma.)

Komünizm (sosyalizm) toplumu; kapitalizm ferdi (bireyi) “vuslat/hedef” olarak görür ve komünizm, toplum için bireyi (ferdi); kapitalizm de, fert (birey) için toplumu feda eder.

“Gerçek vuslatta” fert, ne kendini feda eder ne de toplumu (=Rabbini)!. Rabbi kulun/un kendini ve kimseyi feda etmesine zaten izin vermez, aksine onun çook daha güçlü bir fert (kişilik sahibi) olmasını ister. Ma’rifet kişiye bunu verir. Ma’rifet, vuslatın; ferdiyet, kulluğun makamıdır. Ferdiyeti güçlü olanlar daha iyi daha sağlam kulluk yaparlar, yaptıkları bu kullukla vuslata ererler ve ma’rifetlerini de hep artırırlar.

Kulluk da ma’rifet de statik/donuk, standart ve sonlu değildir. Kulluklarında samimî olup “tat alanlar” (severek kulluk yapanlar!), marifeti yakalarlar ve ‘ma’rifetin tadına da’ bakarlar. Kul, ma’rifetin tadını alınca (da) kulluğuna, kul olduğuna (=Rabbine) yüzbinlerce şükürler eder. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET