OKUMA-YAZMA

Yazma/k, yazı ile dokunmak; okuma/k, bu dokunmayı hissetmektir. Yazarın yazıları kimi okuyucuya bırakın dokunmayı hiç değmez bile. Belki göz ucuyla okumaya değme; akılla okumaya da dokunma diyebiliriz.

Sözde de (söylemede, konuşmada da) aynı durum geçerli.

Kon-uşma, sözle kulağa kon-ma; yazma, göze dokunmadır. Gözden kalbe (akla) bir yol varsa, yazı, okuyana “dokunur”, okuyanın üzerinde bir etkisi olur/görülür.

Konuşma/k için kişilerin meşgûliyetlerden sıyrılıp bir yere “konmaları” gerekiyorsa; okuma/k ve yazma/k için de kişinin ya da kişilerin okunanları (yazılanları) ilmek ilmek kendi düşünce tezgâhlarında dokumaları gerekiyor; öteki türlü okuma, dokuma değil bakıp-geçme, yazı üzerinde durmama, düşünmeme, yazıyı önemsememe anlamına gelir. İyi okuma yapmayan zaten iyi yazma yapamaz. İyi okuma, yazma olmasa da zihinde düşünce dokumadır; bu dokuma, her zaman kilim (yazı) hâline kolaylıkla gelebilir, çünkü içerde her şey hazırdır.

İlk emrin “Oku!” olması sizce tesadüf müdür?

O emir titizlikle okunmuş = zihinde/kalpte = gönülde dokunmuş ve Kitâb ve hayat = sünnet olarak “yazılmıştır ve bize aktarılmıştır.”!.

O Hayat olan Kitâb’ı ve Sünnet’i (“Yazı’yı”) bugün bizler okurken!, aynı hâlet-i ruhiyeye yakın bir duruşla okumazsak (empati!), anlamada ve hayata geçirmede zorlanırız.

Ne demek istiyorum? Kitâb’la duygudaşlık ilişkisi kurmaktan bahsediyorum. Bu duygu bağlantısı kurulmadan, fikirlerin (düşüncelerin) kavranması ve hayata aktarılması/geçirilmesi zordur. Hayalen de olsa!, damdan düşmeden, damdan düşenin hâlinden anlayamayız. Gerçekte savaşa katılmasak bile hayalen savaş âyetlerini okurken savaş şartlarını; kıyametten, cennet ve cehennemden bahseden âyetleri okurken o dehşet ve sevinç anlarını hayalen de olsa duyumsayamazsak etkili bir okuma yapmış olmayız. Modern medya (KİA), bizi “sıradanlığa” alıştırdı. Her gün televizyonlarda, internet medyasında şiddet ve savaş görüyoruz ama en ufak bir duygusal uyanma yaşamıyor ve en ufak bir tepki vermiyoruz; medya bizi ‘uyandırayım = bilgilendireyim’ derken uyutuyor. Tv izler gibi kitap okursak (anlamı aramadan yazılara bakarsak), aynı şey olur; okuma, eğlenceye ya da bulmacaya döner. 

En azından Kitâb’ı/Kur'ân’ı okumaya başlarken çektiğimiz “Eûzu-Besmele” bize bu uyanıklığı sağlamalı, Kitâb’ı/Kur'ân’ı ‘uyanık bilinçle’ okumalı ve diğer okumalarımızı (yazılanları) O Kitâb’ın ölçüsüne vurarak okumalıyız.

O kadar okunacak (yazılan) şey (yazı) var ki, hepsini okumaya kalksak ömür yetmez.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET