BİLGİ HAMALI

Hamal, başkasının yükünü taşır; kendi yükünü taşıyana hamal denmez. Kendi işine yarayan “yük”, kişiye ağır gelmez.

Geçmişte üretilen bilgi, bugün kişinin işine yaramıyorsa (anlaşılıp uygulanmıyorsa) kişiye yüktür.

Bilgi, sorun çözmek için üretilir; taşınmak (=aktarılmak ve ezberlenmek) için değil. (Buradaki taşıma, paylaşma anlamında değil.) Bilginin sorun çözebilmesi için anlaşılıp uygulanması gerekir. Bilgi anlaşılsa ama uygulama imkânı/şansı olmasa yine kişiye yüktür.

Mevcut eğitim sistemimiz ilkokuldan üniversiteye büyük oranda gençlere bilgi değil ezber = yük yüklüyor. Bu gençler öğrendiklerinin kaçta kaçını uyguluyor?!. Neredeyse hepsi anlayıp-sorgulamadan ezber yapıyor.

Dinî bilgide de durum farklı değil. Hafızlık yapanların %1’i bile ezberlediği “Metni” anlamıyor.

Dün yaşananları (tarihi) tarihlerine varıncaya kadar ezberliyoruz ama ‘o yaşananlar (tarih) bugün bize ne diyor’, demiyoruz.

Bilen insanlar değil, bilgi hamalları yetiştiriyoruz.

Şahsen ben, çoğu insan gibi, ortaokuldan üniversite sona kadar her yıl İngilizce gördüm ama İngilizceyi öğrenemedim. 

Özel (kurs), resmî ve dinî (İHL ve İlâhiyat) eğitim kurumlarında okutulan kitaplar (ve metinler) yenilenmiyor; dönüp-dönüp aynı şeyler tekrar tekrar okutuluyor; bu kitaplar ne zaman, neden yazıldı, hangi şartlarda yazıldı, hangi meseleleri çözdü denilmiyor.

Öğretilen bilgi, bin yıl önce basılmış antika para gibi elden ele (beyinden beyine) dolaşıyor ama iş görmüyor.

Eğitim sistemimiz müzelik. Güncel olması gereken üniversitelerimiz bile, 19. yüzyılın pozitivizminin etkisinden hâlâ kurtulamıyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET