ÖLÜM KORKUSU
Ölümü, kendimiz deneyimleyince ölürüz; başkasının ölümünü görünce de öleceğimizi biliriz.
Ölüm (= başkasının ölümünü görme), nedir?!.
Tepkisizliktir. Daha önce bize cevap veren birinin, artık cevap verememesidir.
Hareketsizliktir. Daha önce hareket eden birinin, artık hareket edememesidir.
Daha bi çook şeydir ama bu kadarı kâfî/yeterli.
Zulme karşı tepkisiziz ve hareketsiziz, öyleyse “ölü” müyüz?!.
Yoo, konuşuyoruz ya!. O zaman konuşan ölüyüz!. Ölüler konuşur mu?!. Konuşurlar, konuşmasalar, biz onların öldüğünü nasıl bileceğiz?!. Ölüler, dilleriyle değil, yüzleri ile konuşurlar.
Siz, hiç ölü yüzü (= ölmüş birinin yüzünü) gördünüz mü?!.
Ölü yüzü, soğuktur, tepkisizdir, hareketsizdir...
İnsanlık ölmüştür veya ölmek üzeredir. İnsanlık, İsrail zulmüne tepki vermiyor, hareketsizce (televizyon, tiyatro, film seyreder gibi!) seyrediyor.
Bu insanlık, başkasının ölümü = kitlesel ölümler üzerinden bile öleceğini, ölümün ne olduğunu bilemez, fark edemez hâle geldi.
...
“Korkmuyormuşuz!. Biz, korkak bir millet değilmişiz!”; o zaman, ya “ÖLÜYÜZ”! ya da bunca ölüyü/ölümü gördüğümüz hâlde ölümün (ölünün) ne olduğunu bilmiyoruz!.
İki kişi (= iki grup) ölümden korkmaz : Ölümün ne olduğunu bilmeyenler ve ölerek ölümü öldürenler.
Biz hangi gruptayız?!.
Bunca ölü/m gördüğümüz hâlde ölümün ne olduğunu bilmediğimiz için ölümden korkmayanlardan mı; Allah için ölümün üzerine üzerine giderek, ölümü öldürenlerden mi?!.
“Korkmuyorsak”!, bence, birinci gruptanız.
Yorumlar
Yorum Gönder