CENÂB-I HAKK

Bu, Allah için kullanılan bir tamlama. Cenb, kenar, yan, yakın anlamında; çoğulu, ecnâb veya cünûb. CNB (= جنب), uzak olmak, uzaklaşmak. Cünub olunca (= karşı cinse yakınlaşınca), birilerinden uzaklaşılıyormuş!. Çünkü o ânda, akıl (= şuur) baştan gitmiş oluyor. Kelime, aynı kökle, hem yakın/lığ/ı, hem uzak/lığ/ı ifâde ediyor. Demek ki, birilerine yakın olununca, ötekine uzak olunuyor. 

Pekiî, Cenâb-ı Hakk’a yakın olununca da mı durum aynı?!.

Cenâb-ı Hakk’a yakın olanlar, Cenâb-ı Hakk’a yakın olanlara yakındır; O’na uzak olanlara da uzaktır.

... 

Kelime (= جنب), Kitâb’ta türevleri ile birlikte 33 yerde geçer; ictinâb (= kaçınma, uzaklaşma, sakınma) da aynı kökten türer. Ben, Zümer 56. âyetteki cenbe fokuslanacağım. Önce âyet : 

(Kişinin) “Allah’ın yanında (= Allah’a karşı = fî cenbillahi) yaptığım aşırılıklardan (= ferrettü) dolayı yazıklar olsun bana!. Doğrusu ben alay edenlerdendim. (= işi ciddîye almayanlardandım.) diyeceği günden sakının!.” (= o gün, böyle dememeniz için, bu gününüzün kıymetini, değerini bilin!.)

اَنْ تَقُولَ نَفْسٌ يَا حَسْرَتٰى عَلٰى مَا فَرَّطْتُ ف۪ي جَنْبِ اللّٰهِ وَاِنْ كُنْتُ لَمِنَ السَّاخِر۪ينَۙ

Şimdi, biraz tefsir, biraz da te’vil.

Ferrattü’nün kökü FRD (= فرط); aşırılık ve abartı demektir. İfrat ve tefrit de bu kökten türer. İfrat, “ileri gitme”!; tefrit, “geri kalma”!. (= haddi aşma)

Allah’ın Mülkünde (cenb?!), kişi haddini bilmeli; ne “ileri gitmeli”, ne de “geri kalmalı”!; terbiyeli davranmalı.

Sonra pişman olur, “yâ hasretâ”! der; hüsrâna uğrar. 

Sâhirîn’in kökü, SHR veya SHHR (= سخر). Kelime, hem sihir, hem alay, hem ele geçirme, hem de emre âmâde (= musahhar) kılma.

...

Bugün, Allah’ın dini ile alay edenler, dini sihir sananlar; yarın, tek tek ele geçirilecek ve Allah’ın (azab/gazap) emrine âmâde olacaklar, boyun eğmek zorunda kalacaklar.

Ya öbürleri?!.

...

“Onlar, yanları (= cunûbuhüm) yataklarından uzaklaşarak (= kalkarak) korku ve ümit içinde Rablerine duâ eder(n)ler(dir). Ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan infak eder(n)ler(dir).”

تَتَجَافٰى جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفاً وَطَمَعاًۘ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ

(Secde, 16.)

Geceleyin,  ibâdet (= tefekkür, tezekkür, teheccüd) için yanlarını (= cünûblerini) yataktan uzaklaştıranların (= kalkanların) amacı, Cenâb-ı Hakk’a yakınlıktır. O saatte herkes uyur; Cenâb-ı Hakk’tan başka kimse onları görmez, bilmez.

Kimileri için uyku, ruhun gıdasıdır, kimileri de uykudan ruh gıdası falan alamaz; uyku ile sadece bedenini dinlendirirler; bedenleri dinlenince de ruhlarınu gıdalandırmak için o rahatlıktan uzaklaşırlar, Cenâb-ı Hakk’a yakın olmayı seçerler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

İMAN - AMEL İLİŞKİSİ