BU "İŞİN" SONU NEREYE VARACAK?!.
Bu soru, “bu gidiş nereye”?!. (= eyne-l mefer?!.) (75/10) diye de sorulabilir.
Bu sorunun, benim özelimdeki (= blogdaki 2336 yazı bağlamındaki) karşılığı nedir?!.
Öncelikle bu, gidilecek/varılacak “bir yer” değildir. “Yer”se bile, iyi bir yerdir = cennettir. Yerin latince karşılığı, topos/topia’dır. Eğer cennet, bir “yer” ise, “yer”dir; “yer” değilse, “ora/sı”, (maddî) olmayan, “yer olmayan bir yer”dir, a-topik/a-topos, ü-topik/autopik/autopos olan bir “yok yer”dir.
...
Bu yazılar, "yanlış yere" doğru gidenleri “doğru yere”, daha doğrusu, “doğru yöne” (= doğru kıbleye) çevirmek (= yöneltmek) için yazılıyor.
Belki de bunun için 2336 yazıya da gerek olmayabilirdi; bu yazılardan sadece birini okuyan, yönünü değiştirebilir = doğru yönü bulabilirdi. Kim bilir bu, belki de 2500’üncü yazıya nasip olacak; belki de hiç olmayacak!.
Kimin, kimi; ne zaman ve ne şekilde etkileyeceği (= yönlendireceği) belli olmaz, olmuyor. Kendi yönlendirilmelerime “bakıyorum” (= geçmişime şöyle biz göz atıyorum) da doğrusu, isabetli, kesin ve doğru bir “kestirimde” bulunamıyorum.
Bu yolun (işin) sonunu ise hiç mi hiç kestiremiyorum, ama yine de bu soru (= ‘bu işin sonu nereye varacak?!’, sorusu) aklımdan hiiç çıkmadan yazmaya devam ediyorum.
...
Kitâb, aslında bu sorunun cevabını da veriyor : “ilâ rabbike yevmeizin-il müstekar.” = O gün, varılıp durulacak (= karar kılınacak) Rabbin(in Huzur’u)dir(dur.) (75/12) deniyor; karar kılınacak bir “yerden” söz edilmiyor, Huzur da cennet de denilmiyor!; ama “müstekar Olan Bir’inden = Rab’den” söz ediliyor.
“O gün, insana, her yaptığı (= bimâ kaddeme ve ahhar) haber verilecek (= önüne konulacak); o, mazeretler/özürler (bahaneler) ileri sürse de gerçeği görecek, bilecek!. (= kendi yaptıklarına şâhit olacak = alâ nefsihî basîra/h.”) (75/13-15.)
O gün, çook dehşetli, çook şiddetli bir gün olmalı!.
Bütün çabam, (sonunda) sağlam, dayanıklı, sabit, sarsılmaz, kararlı, istikrarlı ve güvenli (= müstekar) bir “sona/sonuca” varmak!. Bugünkü bu “kararsızlıklarım, arayışlarım, daldan dala atlayışlarım” da bu yüzden.
‘Sen/kendin henüz istikrarı (= doğru yönü/yolu) bulamamışsın ki, millete istikrar (= doğru yön/yol) göstermeye çalışıyorsun.’, diyebilirsiniz.
Haklısınız.
Ben de sizin gibi, arıyorum; birlikte arıyoruz.
Fenâ mı yapıyoruz?!.
Yoksa, siz buldunuz mu?!.
Bana niye haber vermiyorsunuz; beni niye (boşu boşuna) uğraştırıp duruyorsunuz?!.
Yorumlar
Yorum Gönder