ŞÜKÜR/ŞÜKR

Şükür, nimete mi, yoksa o nimeti verene mi?!.

Verene.

Lokman 14. âyette “en-işkür lî ve livâlideyy” =  Bana ve ana-babana şükret, buyrulur.

Ana-babaya şükür olur mu?!.

Olur.

Neden?!.

Ana-baba, evlâdı “yedirip-içirdiği, büyüttüğü ve terbiye ettiği” için.

Buradan, asıl şükredilmesi gerekene (= Allah’a) nasıl geçebiliriz?!.

Ana-babamızı da herkesi de “yedirip-içirenin, büyütenin ve terbiye edenin” (= asıl/asil Rezzâk ve Rab olanın), bize bütün nimetleri halq edenin (= yaratanın = verenin) Allah olduğunu bilerek.

İnsanlara, “teşekkür”; Allah’a, şükredilir.

Şükrün en alt düzeyi, dille yapılandır. Gerçek şükür, minnettarlıktır. Minnettarlık, her daim nimeti veren kişiye borçlu (= deyn, din) yaşamak, hamd etmektir. 

Hamd, şükrün, en üst düzeyidir. Biz onu (= hamd’i) Türkçede övgü olarak karşılasak da hamd, “sözlü/sözle övgüden” çook öte bişeydir.

“El-Hamd-ü lillah Rabb-il Âlemîn.” (1/1.)

Teşekkür ve şükür, bizi Hamd’e götürür. Rabbimiz Allah (c.c.), nimetlerini başta ana-babamız olmak üzere bizlere kulları aracılığıyla verir. Allah’ın kullarına teşekkür etmeyen, şükür ile ve Hamd ile tanışamaz.

Çağın (= çağın insanının) hastalığı, nimeti verenleri unutup, nimete (= paraya-pula, mala) meftûnluktur. (Meftûn, tutkun, âşık.) = Para-pul, mal, makam, vb. şeylerin sevgisi, bize onları verenleri unutturuyor. Neredeyse, paraya-pula, mala teşekkür eder hâle geldik!. = Parayla-pulla, malla, makam-mevkî ile övünüyoruz.

“Elhamdülillah” demek, parayla-pulla, malla, makam ve mevkî ile övünmeyi terk etmek; onları bize V/verenleri unutmamaktır.

“Hani Rabbiniz (= Rabbimiz) : Eğer şükrederseniz mutlaka size nimetlerimi artırırım, eğer nankörlük ederseniz bilin ki azabım çok şiddetlidir, demişti.” (14/7.)


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK