UYUM
Uyum : Uygunluk. Uyumluluk. Aheng. Parçaların birbirlerine ve bütüne uygunluğu. Çatışmasızlık. Sorunsuzluk. Sistemi oluşturan her parçanın ve sistemin (kendisinin) sorunsuz (= tıkır tıkır) işlemesi veya çalışması. Uyumun Arapçası, ittifak; zıttı da ihtilâf. İttifakı, kabaca kafa kafaya vermek (= kafaların uyuşması); ihtilâfı da kafaların (= düşüncelerin) çatışması olarak okuyup anlayabiliriz.
Kâinat, büyük bir sitem; içindeki her şey de (= ve herkes = her insan da) onun parçaları.
İnsan da kendi içinde (küçük?!) bir sistem. İnsanın da maddî (= görünür) ve ma’nevî (= görünmez) organları (= parçaları) var. Bu organlar (= parçalar) arasındaki uyumsuzluk, insanı huzursuz eder. El başka telden, ayak başka telden, ...; duygu başka telden, düşünce başka telden “çalarsa”, huzursuzluk kaçınılmaz olur. Bu, insanın iç (= kendi) uyumudur. İnsana yapılması düşünülen bir organ transplantasyonunda doku uyumuna bakılıyor; dokular uyuşmazsa, o organ o kişiye transplante (= nakil) edilmiyor.
Bir de insanlar arası uyum (= toplumsal uyum) var. = İki kişinin veya çook kişinin uyumu veya uyumsuzluğu. İki arkadaşın uyumu; iki eşin veya sevgilinin uyumu; iki dostun uyumu. Bu uyum, düşünseldir, ahlâkîdir. İki kişinin düşünceleri (= anlayışları, hayata bakış açıları = dünya görüşleri) uyuşmazsa, bu insanların birlikteliği veya geçimi mümkün olmuyor.
Toplum olma da, toplumu oluşturan insanların (= fertlerin, bireylerin) düşüncelerinin (= anlayışlarının, hayata bakış açılarının = dünya görüşlerinin) uyuşmasına bağlıdır; bu uyum olmazsa, oluşan, toplum (= cemaat, cemiyet) değil, kitledir. (= yığındır, topluluktur.)
Devlet-Millet uyumu da, yöneticiler (= ümerâ = emir verenler) ile yönetilenlerin (= memurların = emre itaat edenlerin) düşünsel uyumuna bağlıdır. Nihayetinde millet de memurdur; bizim bildiğimiz memurlar, ara elemanlardır.
İnsanın (insanların) doğaya uyumu ise, doğayı (= doğalı) tanımakla ve doğal yaşamakla mümkündür.
Bütün bu alanlardaki (insanın kendi ile, insanlar ve doğa ile) uyumunu en iyi bilen, âlemlerin (= doğanın ve insanların) Rabbi ve Yaratıcısı olan Allah’tır. O Allah, bunun için (= insan kendi ile, insanlar ile ve doğa ile uyumlu yaşasın diye) din (= Peygamberler ve Kitâb’lar) göndermiştir.
Allah’ın gönderdiği dine (= İslâm’a) “duyarsız = sağır ve kör” kalanların, kendileri ile, diğer insanlar ile (= toplumla) ve doğa ile uyumlu bir hayat yaşamaları mümkün değildir.
Yorumlar
Yorum Gönder