İLİM, İM'ÂN/İMAN ve AMEL

İlim (ﻋﻠﻢ), İm’ân(= ﺍﻣﻌﺎﻥ) - İman (=ﺍﻳﻤﺎﻥ) ve Amel (ﻋﻤﻞ). İm’ân (= ﺍﻣﻌﺎﻥ), ma’nâ/anlama; iman (= ﺍﻳﻤﺎﻥ), güven/güvenme.

Bilme. Anlama. Güvenme/İnanma ve Yapma/Amel etme/Eyleme. Biliş. Anlayış. Güveniş ve Yapış. 

Bildiğini bilme, bildiğini anlama; anlama, anladığından emin olma; anlaşılan o şeyin (= bilginin) içe sinmesi, içte bir tatmin/huzur oluşturmasıdır. Bu, bilinen bilgiye güvenme ve bildiğine inanmadır. 

Bilme, anlama veya anlamaya yol açmazsa, yol vermezse, o bilginin kişide bir etkisi de olmaz. Bilme aklın; anlama kalbin işidir. Bilene bilgin (= âlim?!); anlayana bilge (= ârif?!) denir/deniyor. Bilinen, anlaşılmadan (= im’âna = ﺍﻣﻌﺎﻥ dönüşmeden) bilinene (= bilgiye) güvene (= ﺍﻳﻤﺎﻥ) dönüşmüyor, dönüşmez. Güven (= iman = ﺍﻳﻤﺎﻥ) olmadan da amel (= ﻋﻤﻞ) ortaya çıkmıyor/çıkmaz. İlim, tam anlaşılınca = kalpte kendine bir yer bulunca amele = davranışa dönüşür. Tam anlaşılmayan = akılda/kalpte tereddüde/şüpheye yer açan ilim, eyleme/amele dönüşmez; çünkü o ilim, kişiye güven/iman/emân vermez; bir ân önce meta’ya (= ﻣﺘﺎﻉ/eşyaya) dönüştürülerek “satılmak” (= elden çıkarılmak) istenir.

Bugün, bilgi (= ilim?!) piyasasında yaşanan budur. Bilgi, amele/eyleme dönüşmeden teknolojiye dönüşüyor, meta’laşıyor, bilginin ticareti yapılıyor. Hâl böyle olunca da bu ticaretin bilginleri (= bilim adamları) çoğalıyor, onlara kademeli unvanlar ve ödüller veriliyor ama neredeyse hiç bilge (= ilim adamı) yetişmiyor. Felsefeci çok, filozof yok; âlim?! çok, ârif yok. Bilgi, bir yaşam biçimine (= ahlâka, eyleme) dönüşmezse, söyleme, ticarete, meta’ya = alım-satım ve paylaşım malzemesine dönüşür/dönüşüyor; ve bu bilgiler de bizi “dönüştürmez/dönüştürmüyor , değiştirmez/değiştirmiyor”!.

...

Peygamber, bilen; bildiğini içine sindiren, ona güvenen ve onunla/bildiği ile amel eden adamdır.

Filozof (veya bilgin/âlim), bildiğini sadece söyleyen (veya yazan) adamdır. 

Bilgiler/teoriler, amelle/eylemle test edilir. Ortalık test edilmemiş (= doğrulamamış) bilgi = mâ’lûmât  (veri) yığını ile dolu. Bu mâ’lûmât, teknolojiye = eşyaya = makinaya dönüştürülerek test ediliyor, ve bu test, insanı da mekanikleştiriyor = eşya kılıyor, şeyleştiriyor, onun iradesini elinden alarak makina = robot yapıyor. Endüstri çağındaki işçi, makinaya bağlı idi; bilişim çağındaki herkes bilgisayara, telefona (= internete) bağlı/bağımlı. Üretilen bilgi, beklenenin aksine özgürlüğü değil bağımlılığı = tutsaklığı artırıyor. Bu bilgi, para ile ilgisi kurulduğu sürece ilginin/ilgilenmenin konusu; bu yüzden, bugün onun (bilginin/bilimin) ticarî ve akademik bir değeri var, ama ahlâkî ve/veya etik bir değeri yok. Batı aklının ürettiği bu bilgi, bizim hastalıklarımıza çare/derman olamadığı gibi, hem yeni hastalıklar üretiyor hem de bu hastalıkları kronikleştiriyor. 

Gidişat iyi değil, kötü. Kurtuluş = umut va’di, sağlam iman ve sâlih amel bütünlüğünde = birlikteliğinde. Amelsiz (= eylemsiz) iman da (bilgi/bilim de?!), imansız amel (= eylem) de çıkmaz sokaktır. Amelsiz iman da (= bilgi/bilim de), imansız amel de kadüktür, sahibine yüktür, huzur vermez. İlmine güvenmeyen, onunla amel etmez (= ne yapacağını bilmez); ilimsiz/bilgisiz amel eden taklitçidir, kukladır, işin sonunun nereye varacağını kestiremez.

...

“Allah, sizden iman eden ve sâlih iş yapanlara, kendilerinden öncekileri halife kıldığı gibi yeryüzünde halife kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini mutlaka sağlamlaştıracağını ve onları endişelerinden sonra güvene kavuşturacağını va’d etti. (Eğer) onlar kullukta hiçbir şeyi/kimseyi Bana ortak koşmazlar. (sa)!. Bundan sonra kim küfrederse, işte onlar yoldan çıkanların tâ kendileridir.” (24/55.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK