ŞÂŞÂA

Şâşâa : Gösteriş. Debdebe.

İki kesim şâşaa peşinde, bunlara Kitâb savurgan, şükürsüz ve sorumsuz yaşayanlar, anlamında mütref diyor. Bunlar :

1) Parayı (kolay) bulanlar. 

2) Makamı (kolay) bulanlar. 

İki kesim de gösteriş, hava ve kendini ispatlama peşinde; çünkü, bunların ‘gösterecek daha değerli’ bişeyleri yok. Onlar için (çoğu kimse için) değerli olan, para ve makam. Beni, daha çok ikinci kesimin şâşâalı yaşaması ilgilendiriyor. Çünkü onlar, kendi malları üzerinden değil, kamu malı (= milletin malı) üzerinden bunu yapıyorlar.

Bunların ilk yaptıkları iş, makam odalarını ve makam araçlarını değiştirmek. Bunlar, geniş odalar, modern koltuklar ve son model arabalarla âmir olduklarını millete göstermek istiyorlar, egolarını şişiriyorlar. Bu, içi boş bir adamın, ipek takım elbise giymesi gibi bişey. 

...

Efendimiz zamanında ve asr-ı saadet dönemi yöneticilerinde (= vâliler ve komutanlarında) aslâ şâşâanın zerresi yoktu; onlar Efendimizi örnek alıyorlardı. Efendimiz, ashâbından farklı giyinmiyor, görünmüyordu; dışarıdan gelen ve Onu tanımayan biri, O ashâbı ile beraberken : “hanginiz Muhammed?!.” diye soruyordu. Bozulma, Emevîlerle başladı.

...

Bu şâşâa bugün, sadece idarî ve siyasî yöneticilerde (= önderlerde) yok, ilmî ve dinî yöneticilerde de (= önderlerde de) var. Bakın, üniversite ve diyanet yöneticilerine; onların makam odalarına ve makam arabalarına.

Bunlar kimin parasıyla alınıyor?!.

Kişi kendi parası ile bile olsa, gösteriş, israf yapabilir mi; bu  yasak (= haram), değil mi?!.

Bu insanlar, bu halka böyle mi örnek olacaklar?!. Bir gün (!, kıyamette), bunlardan hesap sorulmayacak mı?!.

Bu milletin %60-70’i asgarî ücretle geçinmeye çalışırken, şâşâa içinde yaşamak, hangi vicdana sığar?!.

Bu millet, size bakıyor, size özeniyor. Siz, yaşadığınız bu hayatla (ve dizlerdeki lüks yaşamla, idare ettiğiniz düzenle) bu milleti zehirliyorsunuz.

...

“Biz, bir beldeyi (ülkeyi) helâk etmek istediğimizde, oranın varlık ve güç sahibi ileri gelenlerine (= mütreflerine = mütefihâ) emrederiz; onlar orada kötü işler yapmaya = günahkârca (!) yaşamaya devam ederler ve onlar hakkındaki hükmümüz = yargımız kesinleşir; sonra da onları darmadağın = yerle bir ederiz.” (17/16.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET