İMAN ve ŞÜPHE

İman, şüphe kabul etmez ama akıl, şüphe ile çalışır.

Bu durumda, akıl ile iman çatışır mı?!.

Hem çatışır, hem de çatışmaz. 

Nasıl yâni?!.

İman, donuk olursa, çatışmaz; ama imanda kemâl aranırsa, çatışır. Akıl, imandan ayrılırsa (= akılsız iman olursa), çatışmaz; akıl, imanla beraber yürürse (= iman, akıllı; akıl, imanlı olursa) “çatışır”; ama bu “çatışma”, daha iyiye, daha mükemmele (= kemâle) yönelik bir çatışmadır.

Kim, imanda kemâl istemez ki!.

...

Yaşlı dedem, ben küçükken, “Yâ Rabbî, imân-ı kâmil nasîb et.” diye duâ ederdi; ben de o küçük aklımla, herhalde ölüm/ü, ölmeyi istiyor derdim/sanırdım. Rahmeti bol olsun, ilk hocamdı, dedem. Ben, küçük yaşımda dedemin arkadaşlarıyla arkadaşlık ettim. Onlardan biri bana, sürekli, ‘oğlum, Allah sana akıl versin.’ diye duâ ederdi.

...

Ben, akılsız imanı da, imansız aklı da istemiyorum, sevmiyorum; bu yüzden imanımdan sürekli “şüphe”! ediyorum; herhalde bu, o dedenin duâsından; ona da rahmet olsun.

Duâ etmek kadar duâ almak da önemlidir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM