DÖRT FİİL

Aramak, Bilmek, Unutmak ve Tanımak.

Aramak, bilmek için; bilmek, unutmamak için; tanımak, hatırlamak için; unutulan, bil(in)diğini “göstermek” ve tanımak için aranır-bilinir.

“Bişey” önceden tanınmamışsa = bilinmemişse, “tanınamaz” ama önceden tanınmış da unutulmuşsa, “bilinebilir-tanınabilir”!.

Bizler, “Unutulmuş Olan’ı”! bilmek ve tanımak için buradayız, varız.

Pekiî, O’nu ne zaman bildik-tanıdık da unuttuk?!.

“Kâlû : Belâ”da bildik-tanıdık; buraya gelince de unuttuk; hatırlamaya (= zikir) çalışıyoruz.

Tüm arayışımız O!. (O’dur, O olmalıdır.)!.

Aramadan bilemeyiz.

Bulanlar, arayanlar ve hatırlayanlardır.

O’nu bulana kadar hiçbir şeye, “Bu!” demeyeceğiz, diyemeyeceğiz.; bulunca da “Hû” diyeceğiz; çünkü O’nsuz hiçbir şey bizi kesmiyor, kesmeyecek!.

O’nu hatırlayanlara (= zikir), O’nu arayanlara, O’nu bilenlere ve O’nu tanıyanlara ne mutlu!.

O’nu hatırlama, O’nu tanıtan işaretlerle (= âyetlerle; o âyetleri bulmak ve bilmekle) mümkün.

...

A kişisi veya olayı bizde bir anı bırakmışsa, onu (= A’yı) hatırlamak için, onunla birlikte B, C, D, E, F gibi bir çook etkeni (zaman ve mekân dahil) de hatırlarız; etkenlerin bir arada bulunması bizi A’ya götürür. Kimi sadece B ile, kimi B ve C ile, kimi de C, D, F ile (= sonsuz kombinasyon) A’yı hatırlar.

İman ile bilimin farkı burada!. İman, az şeyle (belki de tek şeyle) O’nu hatırlatırken; bilim, sonsuz hatırlatıcı arasında boğulur,  boğuşur.

İman, çook büyük kolaylıktır. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM