EVRİM

Evrim, son yüzyılın en netâmeli konusu. Evrime, tekâmül (= gelişme) olarak bakmak, çok daha fazla geriye gitmeden hep ileriye gitmek lâzım. Tamam, tüm canlılar evriliyor, evrim geçiriyor da insan canlısı niye evrilmiyor, veya evrim deyince, insan, niye sadece geriye gidiyor?!.

Evrim, insanı sadece beden olarak görüyor da ondan. Sadece evrim mi = evrim biyologları mı?!.

Neredeyse tüm bilim dalları.

Neden mühendislik ve tıp bu kadar rağbet görüyor?!.

Mühendislik, insan bedeninin yaptığının çook daha iyisini makinalara yaptırmak; tıp da bu makinaları yapan insan bedenini tamir etmek için.

Robotik teknolojinin ve yapay zekânın buralara gelmesi, bir “yapay insan projesi” değil de ne?!. Bu insan, makina insan; onda ruh (= duygu, merhamet vb. şeyler) yok; yapar, yakar, yıkar, bombalar...

Evrim geçirdik, geçiriyoruz, diyoruz ama aslında geriye gidiyoruz.

İnsanı “yeniden tanımamız ve tanımlamamız” lâzım; ona sadece beden (= makina) olarak bakmamamız lâzım. 

Artık Peygamber gelmeyeceğine göre bunu yapsa yapsa “hekîmler = hâkimler = hikmet sahibi erler”!. yapar, yapabilir. Günümüz “hekimleri” değil, onlar tabip ya da doktor, biçoğu da beden tamircisi; yeni, yepyeni hekimler, insana bambaşka bigözle bakan hekimler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM