Bİ-İSMİ-ALLAH

Bismillah.

Allah’ın İsmi/Adı ile,

Allah’ın İsmi/Adı’na,

Allah’ın İsmi/Adı sayesinde, (başlarım, başlıyorum.)

Konumuz Bi.

Eûzü Bi-l Allah.

Allah’a sığınırım. 

Bismillah’ta, arada İsim var; Eûzü Bi-l Allah’ta yok.

Yoksa!, İsme sığınılmıyor mu?!.

Allah’ın İsmi, Allah değil mi?!. İsim ne, neyi temsil ediyor, neye karşılık geliyor?!.

Bi-z Zât ne demek, Bi-l âraz ne demek?!.

Bi-l Kuvve, Bi-l Fiil?!.

“Lâ Havle ve lâ Kuvvete illâ Bi-l Allah.”?!.

Vallahi, Tallahi, Bi-llahi?!.

Bi, bütün bu cümlelere nasıl bir anlam katıyor, yüklüyor?!.

Bi, harf-i cer ise, ve cümleye ‘ile’ anlamı veriyorsa, ‘ile’ de bağlaçsa, Bi-İsmi-Allah (daki Bi,), İsmi Allah’a bağlıyorsa, İsim ayrı, Allah ayrı (mı?!). Bunu bize Eûzü Bi-l Allah, söylemiyor mu?!. Burada, Allah’ın İsmine değil, Bi-zZât Allah’a sığınmıyor muyuz?!. 

‘Lâ Havle ve lâ Kuvvete illâ Bi-l Allah’taki Allah da, “İsim” değil o zaman; İsim mi?!. Bu cümleyi, “O’nun İsmi hariç, ortada hiçbir güç, hiçbir kuvvet yoktur.” şeklinde mi çevireceğiz = anlayacağız?!. Yoksa, “O hariç = O yoksa!, ortada hiçbir güç, hiçbir kuvvet (de) yoktur.” şeklinde mi?!.

Pekiî bu durumda bütün işleri O mu yapıyor; yoksa O, her şeyi bizlere (meleklerine, tüm yarattıklarına) güç-kuvvet vererek mi yaptırıyor?!.

Şeytana (= kötülere) güç-kuvvet veren de O mu?!.

Evet O.

Pekiî niye?!.

Gücün-Kuvvetin (= Mülkün) Tamamı Bi-zZât O’nun ve O’ndan.

Bizler de O’nun verdiği güçle-kuvvetle iş görüyoruz; şeytan da. (= bizim kötülerimiz de).

O, bizleri de seçiyor; meleklerinden de seçim yaptı. O, o seçimini yaparken bizi “kullandı, kullanıyor”, biz kuluz, kul-llanılmaya "mahkûmuz"!. O, meleklerin emre itaat edenlerini Kendine yakın tuttu; isyan edenlerini de kovdu, recmetti, ona (= onlara) ‘fe inneke racîm’ dedi.

“İnsanlık’ta = insan olmaklıkta”, “melek olmaklık”! da “şeytan olmaklık”! da var. ‘Ben, bu “seçime” girmeyeceğim.’ deme lüksümüz yok. Belki “tam melek” ve “tam şeytan” olmayacağız ama mutlaka bitarafa yakın olacağız, duracağız.

“Eûzu Bi-lAlahi min-eş şeytân-ir Racîm. Bismillahirrahmanirrahim.” diyerek ve O’nun emrini dinleyerek O’na yakın olmaya çalışmalıyız. 

Recm, taşlama, taşla kovma; onu (= şeytanı = kişiyi Allah’a isyana sevk eden o kötü duyguyu, düşünceyi = kişiyi = nefsi veya başka bir kişiyi/kişileri = tâgutu/tâgutları) yanımızda-yöremizde, içimizde-dışımızda tutmama, yaklaştırmama. Bu da, Allah’a (İsmine değil!) sığınmakla = O’nun emrine isyan etmemekle mümkün. 

Biz her işe, Allah’ın İsmi ile Bismillah diyerek başlarız da bitürlü O İsmi “aşıp”!, (Bi-zZât) Allah’a ulaşamayız, yine hep başkalarına sığınırız.

(Not : Bizler, Eûzu’yü önce, Bismillah’ı sonra söylüyoruz ama burada takdim-te’hir (öncelik-sonralık) yapılabilir; yapanlar var. Yâni önce Bismillah’ı; sonra Eûzu Billah’ı söyleyenler var.)

Bizimle Allah arasına, ya İsmi girecek ya da Bi. O’nunla ittifak var ama aslâ (O’nunla) ittihad (vahdet) yok.

Hz. Ali Efendimiz : ‘Tüm ilim, Bi’nin (= Be'nin) altındaki bir noktadır; onu cahiller çoğaltır.’ buyurmuş.

O’na, o Bi’nin (= Be’nin) altındaki nokta gibi sığınalım; kendimizi (bişey sanıp da) “zeytinyağı gibi” üste çıkarmayalım, derim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK