İNNİYET/ENNİYET, ENÂNİYET, HÜVİYET ve MÂHİYET

Baştaki elif esre okunursa, inniyet; üstün okunursa, enniyet. Kelimenin aslı, en veya in; şeddeli hâli enne veya inne’dir. En, muzarî fiilden önce gelir ve onu nasbeder. İn, şart bildirir. Enne, yan cümleciği ana cümleye bağlar ve cümle ortasında kullanılır, tekîd bildirir. İnne’nin ismi mensub/nasb, haberi merfûdur ve cümleye kesinlik verir. Elif uzatılır ve nun sâkin/sukûn/cezm yapılırsa, kelime ân şeklinde okunur, anlamı da en kısa zaman olur. Enne, fiil olarak da kullanılır; teennî (= temkin, ihtiyat, sukûnet) enne’nin fiil formudur.

Felsefede (= İslâm Felsefesinde) inniyet veya enniyet, varlık anlamında kullanılır.

Enâniyet ise, kişinin kendi varlığını abartmasıdır.

Hüviyeti ise biliyorsunuz. Hüve (= o) zamirinden türer, kimlik karşılığı olarak kullanılır.

Hû, Allah’ı niteleyen zamirdir.

Mâhiyet ise, mâ (= ne?) ve hiye’nin (müennes zamir, o’nun, هى) birleşik hâlidir, ‘o nedir?’ demektir; bu soru o şeyin iç yüzünü soran bir sorudur; sorunun karşılığında alınan cevap, o şeyin mâhiyetidir.

Çoğu zaman, mâhiyet ile hüviyet aynı şeye karşılık ve  aynı anlamda kullanılır ama Tanrı hakkında müennes o = هى zamiri aslâ kullanılmaz; müzekker Hüve = o (هو) zamiri kullanılır ama bu kullanım, aslâ Tanrı’ya bir cinsiyet atfetmez!. Tanrı için, mâ hiye? de, mâ Hüve? de (= O nedir?) denmez, denemez; ama Tanrı dışındaki her bir varlık için bu soru/lar sorulabilir.

İnne, Kitâb’ta en çok Allah İsmi ile kullanılır ve kesinlik (= kesin buyruk) ifâde eder. Allah, Kendine de Ene ve İnnî der. (Bknz. 20/12 ilâ 14. âyetler). Ene’den enâniyet türer, en çok enâniyeti hak eden Varlık, Tanrı olsa gerektir!. Çünkü her şey ve herkes, O’nun eseridir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM