ĞÂSİQ ve VEQAB

Ğasiq’ı, mealler gece (= dışarının) karanlığı şeklinde çevirmişler ve totoloji yapmışlar; gece zaten karanlıktır. Bence (= kanımca), buradaki ğâsiq, cahiliyet karanlığıdır. Bu karanlıkta, şerli yaratıklar (= min şerri mâ halaq), düğümlere (?!) üflerler (= neffâséti fil ukad) ve hasedçiler de hased ederler. Böyle bir zamanda “B/ben, Felaq’ın Rabbine (= karanlıktan aydınlığı çıkaran Rabbe) sığınırım.”

Vekab 

Vekabe, çukur demektir. Güneş, çukura, çukurda batmaz ama cahiliyyet (karanlık) bir çukurdur, bir batıştır, bir çöküştür. Bu batıştan, çöküşten aydınlığa çıkmak, vahyi ve aklı birlikte kullanmakla mümkündür.

Vekabe’nin tersi (= zıttı), Akabe’dir; akabe, sarp yokuş (= çıkış) demektir. Ukbâ, âkıbet (= cezâ ve mükâfat) da aynı köktür.

Sarp yokuşu çıkamayanın (= fiilen ve zihnen köle olanları âzad edemeyenlerin = onları özgürlüklerine kavuşturamayanların, kıtlık ve yokluk gününde yetime ve yoksula (?!) bişeyler (?!) vermeyenlerin âkıbeti kötü olacak; iman eden, sabrı ve merhameti tavsiye edenlerin âkıbetleri de iyi olacaktır. (90/11-17.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM