ŞEHÂDET CÜMLESİNİN ANALİZİ

Bu analiz, elbette ki dilsel olacak, önce cümledeki tek tek kelimeler, sonra da cümle ele alınacak.

Önce şehâdet cümlesi. “Eşhedü en lâ ilâhe illâ-l Allah ve eşhedü enne Muhammed-en abduHû ve rasûlüHû.”

Eşhedü :

Şehide, yeşhedü, eşhedü. Ben şâhidim. Beni şahid yazabilir ve gösterebilirsiniz. Ben şahitlik ederim, edebilirim!.

Neye?!...

En. Kesinlikle. Kesinlikle eminim. Gördüm ve biliyorum da şahitlik ediyorum...

Lâ. Yok. Hayır. Kabul etmiyorum. Reddediyorum. Bunu bana kabul ettiremezsiniz...

İlâhe. Her hangi bir ilâhı. Bu ilâh ne ve kim olursa olsun. (İlâh burada nekra.)

İllâ. Ancak. Bunun (= herhangi bir ilâhın olmamasının) sadece tek bir istisnâsı var; bunu bi şartla kabul ederim.

Allah. İlâh, Allah’sa Evet; o zaman Lâ/Hayır değil; O’na hayır diyemem.

Cümleyi toparlayalım. Allah hariç, ben, herhangi bir ilâhın varlığına şahit olmadım. Allah’tan başka bir ilâh görmedim, bilmedim, duymadım, tanımıyorum. = Lâ ilâhe illâ-l Allah.

Pekiî, ilâhın ne olduğunu biliyor muyum?!.

“İlâh, Allah’tır.”!!.

O zaman cümlem, ‘Allah’tan başka Allah yoktur.’ şekline dönüşür; bu da, doğru bir cümledir.

Haddimi aşarak biraz daha ileri gideyim. Allah’ı da (Allah’ın bendeki karşılığını da) bilmiyorsam, ki ilâhı bilmeyen Allah’ı da bilemez, ama O’na olağanüstü güzel ve özel özellikler (= sıfatlar) atfeder ve O’nu teke/bire indirir ve O’na "O" dersem, yine kastım O ilâh ve Allah olur. O zaman da cümlem :

‘Lâ Hüve illâ Hüve’ şekline dönüşür, anlamı da ‘O’ndan başka O yok.’ olur. 

O’nunla “samimiyeti, muhabbeti” artırır ve O’na Sen dersem, ki ‘Ente Rabbî’ diyorum, o zaman da cümlem :

‘Lâ ente illâ ente.’ olur. Senden başka Sen yok.

Bir iletişimci olarak şunu çok rahat söyleyebilirim ki, muhataba en yakın olunan durum budur, ama burada laubâliliğe kaçmamak, hadd bilmek şarttır.

Bu hâlin bir ileri aşaması daha var ama orası çook bıçak sırtı ve çook tehlikeli bir yerdir. Onun bir örneğini Hallac-ı Mansur’da, diğer örneğini de Firavun’da görüyoruz. Hallac-ı Mansur, ‘Ene-l Hakk’ = Ben Hakk’ım = Hakk benim. diyerek; Firavun da ‘Ene rabbüküm-ül alâ = ‘Sizin  en büyük, en yüce rabbiniz benim.’ diyerek bu hâl ile hâllenmişlerdir. Bu da :

‘Lâ ene illâ ene” = ‘Benden başka ben yok.’ şeklinde formüle edilir. Böyle bir cümleyi söyleyenin “hayatına = benliğine!” ve yaptıklarına bakmadan karar verilemez. Eğer o kişi, benini (= benliğini) eritmiş, yok etmişse, ki ben diyen, benliğini yok edebilir mi, ben onu bilemem, etmişse, ortada yok edilemeyen Tek Bir Ben kalmıştır, O da Allah’tır. Benliği dipdiri iken, kişi, bu şekilde ‘ben’ diyorsa, firavunlaşmıştır.

Ve eşhedü. Yine şahidim ki :

Enne. Enne, En’in şeddeli (şiddetli) hâlidir. (Önce, inniyet ve enniyet hk. yazdım.) Kesinlikle.

Muhammed (a.s.).

Abd’dır = Kuldur.

Kimin?!.

Hû = O’nun. O’dan başka ilâh kabul etmediğim O ilâh’ın = O Allah’ın bir kuludur. = AbduHû.

Ve (O Muhammed a.s.)

(Aynı zamanda/ânda da bir)

Rasül = Elçidir.

Hû = O’nun. O’dan başka ilâh kabul etmediğim O ilâh’ın = O Allah’ın bir Elçisidir. = RasûlüHû.

O (= Muhammed a.s.), benimle O’nun (= O kabul ettiğim tek İlâh = Allah) arasındaki (ilişkiyi ve iletişimi sağlayan bir insandır) bir elçidir. O (= Allah, insanlardan ve meleklerden) dilediği kimseleri Elçi (= Rasül) seçer. (22/75.) Ben, O’nunla (= Allah ile) iletişim kurmak istiyorsam, bunun yolu, Onun (= Muhammed a.s.’ın) Elçiliği (ile) ve Ona inen Mesaj (= Kur'ân ile) vasıtasıyladır. O (= Muhammed a.s.), O Mesajı bizzat yaşayarak hayatında tatbik etmiş ve bize örneklik ve rehberlik etmiştir. Mesajını yaymaya da “Lâ ilâhe illâ-l Allah.” diyerek başlamıştır. Çünkü, bir çook ilâhın (= allahın?!) olduğu bir dünyada ilâhlar (allahlar?!) çatışırlar; insanlar da her bir ilâhın (allahın) taraftarı olmaya kalkarlar, bu yüzden de birbirlerini yerler. = Allah (ilâh) tek olmayınca, ilâhlar (allahlar) da çatışır, insanlar da.

Bugün dünyada yaşanan budur.

Not : Son yazım ‘dır/dir’dı. Öyle bir yazı ile kapanışa gönlüm razı olmadı ve ortaya böyle bir ‘son yazı’ çıktı; bence de sanki “yakıştı”; ve hıtâmuhû misk oldu. Bütün derdim, bu cümleyi anlamak ve hakkıyla söylemektir; bu yazı inşallah buna az da olsa bir katkı sunar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM