HEVÂ ve AKIL

Hevâ (هوى) : Batmak. Aşağı inmek. Sevmek. Hoşlanmak. Arzu. Havalanmak. 

Hüvve/tün (هوة) : Derin çukur. Oyuk. Delik. Körfez.

Hâviye (هاوية) : Cehennem. (101/9.)

Aklımızla değil de, hevâmızla hareket edersek, etmeye devam edersek, Husserl’in “derinlik psikolojisi” (= tiefenpsychologie); Jung’un, Adler’in, Freud’un “bilinçaltı” kavramı, bizi içimizdeki çukura (= cehenneme) atar/atıyor (taşır/taşıyor) olacak gibi!.

Herkes, (cehennem) ateşini kendi yanında taşırmış!.

Sevdiğimiz şeylere dikkat etmeliyiz. “Kişi, sevdiği ile beraberdir.” (Hadis-i Şerif)

“Hevâsını, ilâhlaştıran kimseyi gördün mü?!. Allah, bir bilgiye dayalı olarak, onu sapkınlıkta bıraktı. Ve onun kulağını ve kalbini mühürledi. Gözlerine perde çekti. Artık Allah’tan başka kim onu doğru yola iletebilir?!. Öğüt almıyor musunuz?!. (45/23.)

Bu âyette (45/23) geçen, “ve edallallhu alâ ılmin... = Allah’ın bir ilim üzerine saptırdığı (= sapıklıkta bıraktığı) kimse...” ibâresi ve devamı, çok zorlandığım ibâreler, cümleler. Çözebildim mi?!.

Kısmen evet, kısmen hayır.

Evet. Allah, o kimsenin (ebedî olarak = hep) sapıklıkta kalacağını, onun zihninin ve kalbinin (ebedî olarak) hidâyete kapalı olduğunu biliyor.

Hayır. Allah onu “bilerek”! (= Kendi ilmine göre!) saptırmıştır. Buradaki bilme (= ilm), nekra; bizim bilgimizin dışında ama O’nun Bilgisinin içinde.

Âyeti, bütünlüğü içinde okursak, hevâyı ilâh edinme, kulağın ve kalbin mühürlenmesine, gözlere de perde çekilmesine sebep. Bu da bir Bilgi = İlim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET